Sıdk ve doğruluk “İslâmiyetin hayatı içtimaiyesinde ukde-i hayatiyesidir, üssü’l-esasıdır. Ulvî seciyelerinin rabıtasıdır, mizacıdır. Necat sıdkla, doğrulukla olur. En muhkem (sağlam) zincir, doğruluktur. Yüksek huyları hakikate yapıştıran, ciddiyet ile sıdktır. Sıdk kalkıp araya kizb girerse, rüzgârlara oyuncak olan yapraklar gibi, o adam da insanlara oyuncak olur. Sahabelerin aklen olan adaletleri bu sırdandır. Asla yalan söylememektir.

Kizb (yalan): “Yalan, bir lâfz-ı kâfirdir. Ahlâk-ı âliyeyi tahriptir. Sâni-i Zülcelâlin kudretine iftiradır. Küfrün mahiyeti, bütün envaıyla (çeşitleriyle) kizbdir, yalancılıktır.”

“Maslahat (fayda) dahi yalan söylemeye illet olamaz zaman onu neshetmiştir. Çünkü muayyen (belirli) bir haddi yok; su-i istimale müsait bir bataklıktır. Hükm-ü fetvâ ona bina edilmez. Öyleyse, yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsvay eden, kizbdir. Nifak ve münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Riyakârlık, fiilî bir nevi yalancılıktır.”

“Sermayesi yalan ve yalancılık olan siyaset propagandaları çoğu yalancılık ve bilmeyerek ecnebî parmağına alet olmak ihtimali vardır. Siyaset propagandasıyla yalancılığın, doğruluğa tercih edilmesi en çirkin şeydir. En güzel şeylerin, en çirkin şeylerle beraber bir dükkânda, bir fiyatla satılması o dükkâncının mârifet ve sözüne itimad edilmemesidir.

“Bütün cinayetler içinde tel’ine, tehdide lâyık olan kizbdir. Dalkavukluk ve tasannu, alçakça bir yalancılıktır.” “Efkâr-ı umûmiyenin yalancı tercümanı olan gazeteler”e dikkat.

Âlem-i beşerin ahvalini (halini) fesada veren, kizbdir. Nev-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, kizbdir. Kizb huzursuzluktur.

“Hz. Muhammed (asm) Asr-ı Saadette, sıdk ile âlâ-yı illiyyîne çıkmıştır.

“Aklı başında olan bir adam münâzaralı dâvâlarda yalan söyleyemez. Çünkü bilâhare (sonradan) yalanının açığa çıkıp mahcup olmasından korkar.

“Fıtratta yalan yoktur; ne dediyse doğrudur.”

“Güzel gör, hem güzel bak. Güzel bil, hem güzel düşün. Tâ leziz hayatı bulmalı. Hayat içinde hayattır, hüsn-ü zanda emeli. Sû-i zanla yeistir (Ümitsizlik): Saâdet muharribi (tahripçisi), hem de hayatın katili. Hak hileye muhtaç değil; hakkı söylemekte hile ve iğfal (kandırma) ihtimali yoktur. Hakikati gören bir nazar halkı iğfal etmez, hilâf-ı hakikat söylemez, hayalle hakikati temyiz (ayırır) eder; aralarında iltibas (karıştırmaz) olamaz. Hamiyet ise, muhabbet, hürmet, merhametin netice-i zaruriyesidir. Onsuz olmaz ve illâ yalandır, sahtekârlıktır. Nefret, hamiyetin zıddıdır. (Sünûhat)

“Kur’ân-ı Hakîmin hizmetinin bütün siyasetlerin fevkinde bir ulviyeti var ki, çoğu yalancılıktan ibaret olan dünya siyasetine tenezzüle meydan vermiyor. Öyleyse, hayat-ı içtimaiyemizin esası olan sıdkı, doğruluğu içimizde ihya edip onunla mânevî hastalıklarımızı tedâvi etmeliyiz. 

Sıdk ve kizb, küfür ve iman kadar birbirinden uzaktır. Onun için, özellikle hizmet ehlinin dünya ahiret faaliyetlerinde ve iç dünyasında bu iman ve itikatta olması önemlidir. Bu güzel hakikatleri yaşamak ve yaşatmak temennisiyle. Geçmiş Leyle-i Beratinizi tebrik eder, iki cihan saadetine nail olmanızı niyaz ederim.