"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstad’a dil uzatmıştı, iflâh olmadı

Osman ZENGİN
07 Ocak 2025, Salı
Belki, hatırlayanlarınız vardır.

7 Mayıs 2023 tarihinde vefat eden ve tâziye makalesi (https://www.yeniasya.com.tr/osman-zengin/mustafa-canan-agabeyim_581873) de yazdığımız, aynı zamanda, babalarımız da uzaktan akraba olan, Ankara’daki Minyon Kuyumculuğun sahibi, (Prof. Dr. Sinan Canan’ın da babasıdır) Mustafa Canan Ağabeyimi, Ankara’ya her gidişimde ziyaret eder, sohbet ederdik. Eski günlerden, yaşanmış hatıralardan anlatırdık. Babası, emekli bir polis olan Emin Amcamızın, seneler evvel, anlattığı, Üstad ile alâkalı bir hatırasını nakletmişti. Üstad Hazretleri, Hacı Bayram-ı Velî türbesini ziyaret ederken, türbenin içine, lâstik ayakkabılarını çıkararak girdiğini söylemişti. O hatırayı, tekrar sordum. Bunları konuşurken, “Dur, sana ben, babamın, Üstad’la alâkalı, daha başka bir hatırasını anlatayım” dedi. Anlattı, biz de dikkatle dinleyip kaydettik.

Mustafa Ağabey, şöyle anlattı: 

Biliyorsun, babam, polis memuruydu. Cumhurbaşkanlığı muhafızlığında vazife yapıyordu. On bir sene İsmet İnönü, sekiz sene filân da, Celal Bayar’ın muhafız ekibinde çalıştı. 1328 (1912) doğumlu idi. Kendisi, medrese mezunu bir din âlimiydi. Çalıştığı zaman emniyet teşkilâtında, ondan dolayı da, lâkabı “hoca” idi. Bu dindarlığı yüzünden de, sık sık, böyle “sürgün” dediğimiz, Ankara’nın belli (hep problemli, sıkıntılı) karakollarına gönderilirdi. Meselâ, Anafartalar Karakolu’na vermişlerdi. Affedersiniz, umumhane oraya bağlıydı. Kavga–gürültü, hiç bitmezdi. Bir seferinde, Orman Çiftliği Karakolu (Polis amcamız, burada çalışırken, iyi hatırlıyorum, çocukken, ağabeyimle beni, hayvanat bahçesindeki fillere bindirmişti. O.Z.) orada da, hafta sonu mesire yeri olduğundan, yine kavga–gürültü eksik olmazdı. Tabiî, dindarlığı yüzünden, bu nevi karakollara, üçer, beşer ay gönderip, huzursuz etmek istiyorlardı.

Bir seferinde de, Ankara Hacıbayram Camii’nin yanında, musalla taşlarının olduğu yerde, iki katlı, taş bir bina varmış. Orası, Ankara Emniyet Müdürlüğü imiş. Üst kat Emniyet Müdürlüğü, alt kat da, iki oda, bir salondan meydana gelen, merkez karakolu imiş. Babam rahmetli, oraya yine, geçici vazife ile gönderilmiş.

Orada vazife yaparken, o zaman polislerin mesâisi altı saatmiş. Altı saat vazife, altı saat istirahat, dolayısıyla eve gidemeyip, karakolda yatıyorlar. Ancak, haftada bir gün evde yatıyorlarmış. (Ne biçim bir Süfyanizm düzeniymiş bu. Böyle bir şeyi yeni duydum ve ben de çok şaşırdım. O.Z.) Babam da, Cum’a namazı geçmesin diye, Perşembe günlerine iznini denk getirirmiş.

Bir izin dönüşü, karakolda nöbeti saat 12.00 de devralacakmış. Oradaki arkadaşları diyor ki; “Ya hocam, hiç şansın yok, kaçırdın. Sabahleyin buraya Said Nursî geldi, Bediüzzaman Hazretleri” deyince, babam üzülüyor Üstad’ı göremediği için. “Yok yaaa… tüh.” diye hayıflanıp, niye geldiğini filân soruyor. Niğde, Koyunlulu bir polis varmış, o alacakmış Üstad’ın ifadesini (Tahminimce, Üstad’ın 1959’da Ankara’da, Beyrut Palas Oteli’nde bulunduğu zaman, o zamanki ‘isbat-ı vücud’ için gidiyor karakola O.Z.) o anlatmış babama. Üstad, yanındaki talebesiyle karakola girmiş, “Selâmunaleykum!” demiş. O ara, karakol amiri Başkomiser olan kişi, iki oda arasında, salonda volta atıyormuş. Üstad’ın içeri girip selâm verişini duyunca, kızmış, azarlamış. “Sus yobaz! ‘Günaydın’ diyeceksin!” demiş. Üstad, hiç ses çıkarmamış, cevab vermemiş, susmuş. İfadeyi alacak olan o polis memuru, Üstad’ın koluna girmiş, “Gel hocam” demiş, ifadeyi alacağı odaya götürmüş. Bir buçuk saate yakın, Üstad’ın ifadesini almış. Çay, kahve ikram edip, Üstad’ın gönlünü almaya çalışmış. “Hocam, sen ona bakma, o öyledir” demiş. Üstad’ın işi bitmiş ve göndermişler. Üstad gittikten biraz sonra, babam karakola gelmiş. Tabiî, babam Üstad’ı tanımasa da, üzülmüş. Kendisi ehl-i tarik, ama komiserin, Üstad’a yaptığı muameleye üzülmüş.

O arada, babamın, vazifeye başlamadan evvel, Başkomisere bir evrak imzalatması lâzımmış. Başkomiseri arıyorlar, adam ortalıkta yok. Her tarafı aramışlar yok. En son, akıllarına, sadece kendisinin kullandığı tuvalet gelmiş. Bakmışlar, tuvaletin kapısı kilitli. Kapıyı kırıp, içeri bir girmişler ki, ortada dehşet bir manzara! Az evvel, Üstad’a dil uzatan Başkomiserin dilinin, yarısı dışarıda kalmış şekilde, affedersiniz, büyük abdestini yaparken öldüğünü görmüşler. Hem de, eskiden tuvaletler böyle modern değildi. Çukur kısmı da görünürdü. Yarıya kadar da, o çukurun içine düşerek ölmüş. Ama o hadise, sadece o karakoldaki üç beş vazifelinin malûmatı dairesinde. Başka kimse bilmiyor ve dışarı aksettirmemişler.

Babam, seneler sonra bize bunu anlatırken; “Cenab-ı Hak, mekândan münezzehtir. Evliyaullahın kalbine taht kurar. O kalbi kıran, iflâh olmaz!” derdi. Bu hadise, sadece bizim bildiğimiz bir şeydi, herkes bilmezdi. Bundan birkaç sene evvel, emniyet arşivinin başında bir tanıdığım vardı. Ona, o başkomiserin ismini söyleyerek, hadiseyi bir araştırttım. O zaman adamın ismini hatırlıyordum, şimdi unuttum. Ve adamı arşivden buldu. Ölüm sebebine ne yazmışlar biliyor musunuz? “Vazife şehidi.” Dediğim gibi, o hadiseyi, karakol personeli, babam anlattığı için biz ve bir de, Üstad’ın yanındaki talebesi (muhtemelen Zübeyir Ağabey) biliyor.

Evet, bu hadisede olduğu gibi Üstad’a dil uzatan iflâh olmuyordu… Bunun gibi kaç hadiseye, birçoğumuz şahid olmuştur.

Okunma Sayısı: 3559
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Türeli

    7.1.2025 19:10:20

    Asrımızın Ebu Cehilleri, Ebu Leheblerin temsilcisi üstadımızdan taziyede bulunmuştu, gayri meşru veletleri de üstadımıza ve talebelerine sataşarak belalarını buluyorlar. Cennet ucuz değil cehennem lüzumsuz değil.

  • Hüseyin İlhan

    7.1.2025 12:59:34

    Aziz üstadımıza ona talebe olan,ona sevgi ve muhabbeti lillah için olup ahirete irtihal eden bütün mü'min ve mü'minata rabbim gani gani rahmet eylesin. Ağabeyim sizden de rabbim ebeden razı olsun.

  • İhsan Pilatin

    7.1.2025 09:35:56

    Allah razı olsun.

  • Hüseyin

    7.1.2025 03:19:34

    Osman kardeş Mustafa kardeşe Allah rahmet etsin. Çok naif bir insandı. Bu çok güzel hatıranın nakline sebeb olduğu için ayrıca medyunu şükranız.

  • Yahya

    7.1.2025 00:36:47

    Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı