"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyet ve iman ilişkisi

Şemseddin ÇAKIR
04 Haziran 2021, Cuma
Bu hürriyet meselesi bir kısım mü’minlerce hayreti mucip olarak cehennemden bir ateş gibi görüldüğü halde, Bediüzzaman’a göre ise “Atiyyetürrahman ve hasiyet’ül iman” olarak telâkki edilmektedir.

Hatta Bediüzzaman daha da ileri giderek “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” demiştir. Bu tezadın sebepleri elbette çok derin tahlilleri gerektirir. Fakat biz kısa bir fezleke ile bu lügazın sırrını çözmeye çalışacağız.

Bediüzzaman’ın bu ifadesi dinleyicileri de oldukça sarsmış olmalı ki, tepki olarak “Nasıl hürriyet imanın hassasıdır?” diye bir soru ile, tepkilerini ifade etmişlerdir.

Bediüzzaman da, onlara şu cevap ile mukabele etmiştir: “Rabıta-i iman (iman bağı) ile sultanı kâinata hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye o adamın izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığı gibi; başkasının hukukuna tecavüz etmeyi dahi o adamın şefkat-i imaniyesi bırakmaz.” (Münâzarât: 126)

Demek iman bağı ile kâinatın sultanına hizmetkâr olan adam, öyle bir seviye, zaviye, merhale veya mertebe kazanır ki, adeta âlâyı illiyyine çıkar. O durumda ne başkasına tezellül ve ne de başkasına tahakküme tenezzül etmez.

İşte Hz. Ebu Bekir imanı ve Bediüzzaman’ın Divan-ı Harb-i Örfî’nin, idam fermanına hem de idam sehpasının karşısında beş para ehemmiyet vermeyip bilâkis “Zalimler için yaşasın Cehennem” sözüyle meydan okuması, bunun en şaheser örneklerindendir.

Zaten dikey yükselişe haiz şahısları diğerlerinin anlaması kolay olmaz, onun için Yahya Kemal, “Bir merhaleden güneşle deryâ görünür,/ Bir merhaleden her iki dünyâ görünür,/ Son merhale bir fasl-ı hazandır ki sürer,/ Geçmiş gelecek cümlesi rü’yâ görünür” demiştir.

Demek iman insanı bu hale getirebiliyormuş. Onun zilletine o şahadet-i imaniyesi mani olduğu gibi, başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmesine dahi o imandan gelen şefkat bırakmaz. Demek iman ne kadar mükemmel olursa o derece hürriyet parlak olur. İşte “Asr-ı Saadet.”

Anlaşılıyor ki Bediüzzaman’ın kasteddiği hasiyet ve şahsiyet sahibi iman budur ve böyle bir iman için hürriyet, en büyük zaruret ve atiyyedir. Yani Sultan-ı Kâinat’a hakkıyla kul olan kimse, kimsenin kulluğuna tenezzül etmez. Çünkü hakikî imanı hakkıyla elde eden bir adam kâinata meydan okuyabilir. 

Bunu tarihin şeref levhalarından misaller olarak; Asr-ı Saadet, Tarık b. Ziyad, Fatih, Yavuz ve asrımızda Bediüzzaman gibi amalini imanına şahit kılanlarda görebiliriz.

Çünkü bize bu mes’elede rol model olacak dâvâ insanları maalesef sınırlıdır. Demek; iman hem nurdur, hem kuvvet, hem şeref, hem izzet ve dahi hürriyettir. Hakikî imanı elde eden bir insan hürriyet ve mukaddesatı uğruna kâinata meydan okuyabilir.

Aklı başında hiçbir kimse hürriyetini feda edip, bir de üstelik aleyhinde konuşamaz. Felâketler hürriyetten başka ne ile önlenebilir? Ve Efendimiz’in (asm) “Hz. Adem’den kıyamete kadar ümmetim üzerine Deccalın fitnesinden (esaretinden) daha büyüğü gelmeyecektir” (Müslim, Fiten: 126) hadis-i şerifinin izahı başka ne olabilir?

Bir insan insanlığın en büyük elem ve dramlarından olan esir, hapis ve sürgünleri nasıl hesaba katmayabilir?

Bediüzzaman’ın hürriyet anlayışı da öyle kayıtsız şartsız değildir ve kendini; “Yirmi senelik İslâmiyetin bir fedaisi olarak onu rüyalarında takip ettiğini söylediği halde hürriyeti “Adab-ı Şeriatla” terbiye ve tezyin edilmek şartıyla deyip, rafine bir hürriyet tercihini söyler. “Aksi takdirde nefs-i emareye esarettir” (Münâzarât: 55) demektedir.

Bir de esaret rejimlerine ve hür dünya farklarına bakmak gerekmez mi? Hürriyetin olmadığı yerde ot bitmez. 

Hürriyet aslında ve aynı zamanda irade sahibi olmak demektir ve iradesi olmayan için değil hürriyet, insanlık söz konusu olamaz. 

Bir insan iradesinden nasıl vazgeçebilir? 

Cenab-ı Hakk’ın, Kur’ân-ı Kerîm’inde “Onlar hayvanlar gibi belki daha aşağıdır” (Furkan 44) buyruğu acaba kimler içindir?

Demek irade başlı başına bir “Atiyye-i Rahman”dır. Ve hatta bu irade bizi, meleklere bile üstün kılan bir artı ihsandır. 

Esarete razı olmak bu ihsana nankörlük olmaz mı? Acaba din ve hürriyet olmasa irade ne işe yarar? Esaret rejimlerinde konuşmak da suçtur, susmak da. 

Buna hangi haysiyet müsaade eder?

Yine dinde zorlama olmaması da, irade-i cüziyemiz olduğundandır. 

Yoksa, insan da hayvan gibi dinden mahrum kalırdı. Zira din saadettin fezlekesidir. İradesizin dini de olmaz.

Okunma Sayısı: 1849
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İ. Seyda

    4.6.2021 17:24:32

    Hür olmadan insan (abd) bile olunamıyor. Çünkü mükellefiyetin bir şartı da hür olmaktır. O yüzdendir ki hürriyet, Allah'ın bir rahmetidir. Bize hürriyet mi ekmek mi diye soranlara elbette hiç tereddüt etmeden hürriyet diyeceğiz.

  • Ramazan Çalışan

    4.6.2021 09:00:32

    Hürriyet,Allah’ın sonsuzluğunun meşrû hürriyet şeklinde insan ve bütün mahlûkatta yansıması olduğuna göre,hürriyeti kısıtlamak insanda ve mahlukattaki bu yansımalara perde olmak demektir.Hürriyet meselesi sadece dünyadaki hakların kısıtlanmadından ibaret bir şey değildir. Allah, insanı yaratıp kendi adına kâinatta tasarruf yetkisi vermişken, İnsanların meşrû hürriyetlerine saygılı olmamak, aynı zamanda Allah'ın kullarına ikram ettiği hakları gasb etmek demektir.Bediüzzaman da hürriyetin imanın bir hassası ve bir özelliği olduğunu söylemekle bu konuya nazar-ı dikkati celb ediyor.Ayrıca, iradeninin tasarruf sahası hürriyet olduğuna göre,sizinde irade ve hürriyet arasındaki ilişkiyi kurarak,meşru hürriyeti kısıtlamanın aynı zamanda insanı iradesizleştirmek anlamına geldiğini söylemeniz,harika olmuş.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı