"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Materyalizmin çöküşü

Süleyman KÖSMENE
22 Temmuz 2019, Pazartesi
Necati Bey: “Materyalizmin günümüze yansıması nasıldır?”

MADDE ASIL DEĞİL   

Materyalizm maddeciliktir. İlk çağlardan beri ruha hitap eden her türlü inanç ve manevî değerleri inkâr eden bir felsefe akımıdır. 

İlk çağ filozofları ruhun mu, maddenin mi önceliği olduğu konusuna çok kafa yormuşlar, hatta ikiye bölünmüşler:

Dünyayı Allah mı yarattı, yoksa dünya zaten ezelî midir?

Filozofların önemli bir kısmının, Allah’ın varlığının, maneviyatın, ruhun, düşüncenin, metafiziğin önceliğini savunmuş olduklarını burada söyleyelim. Bir kısmı ise maddenin asıl olduğunu, maddenin ezelî olduğunu, aklın, düşüncenin, ruhun, değerlerin ve maneviyatın sonradan maddeye eklemlendiğini savunarak düşüncelerini materyalist bir zemine oturtmuşlardır.

DALALET FENDEN GELMİŞTİR   

Materyalist felsefe modern bilimin kendi sistemini desteklediğini öne sürmüş, propagandasını fen ve teknoloji temelinde yapmış ve bu çerçevede ateist fikirler üretmiştir. Bu fikirler Batıda “pozitivizm” denen bir akımı doğurmuştur. Auguste Comte’nin fikir babalığını yaptığı Pozitivizm’e göre modern dünyada artık dine ve inançlara gerek yoktur, insan her türlü ihtiyacını fenle ve teknolojiyle giderecektir, fennin ilerlemesiyle insan ölümü yenecektir.

Geçtiğimiz yüzyılda bu fikirlerin uyuşturduğu bir insanlık tablosuna şahit olduk. Devletlerin kimisi daha katı bir tutumla Marksist bir şekle evrilirken, hemen birçoğu pozitivist bir yaklaşımla yönetim sistemlerinden dini uzaklaştırdılar. Kimileri dinin kendisini de güya pozitivist bir süzgeçten geçirip bir ulus dini rüyası güttüler. Bilim adamları bilim dünyasından dini çıkardılar ve buna akılcılık ve bilimcilik dediler. Türkiye’de bir dönem devletin, ezanın ve ibadetin ana dilde olmasını savunarak dinin deforme edilmesi ısrarının altında yatan temel saik de bu pozitivist yaklaşımdı.

Hatta bu yaklaşım öylesine abartıldı ki, gelecekte bilimin hâkim olmasıyla insanlığın artık yiyecek yapmaya ve pirzola pişirmeye ihtiyaç duymayacağı; yeme-içme ihtiyaçlarının komprime tabletler halinde bilimin üreteceği haplarla karşılanacağı gibi akla ziyan iddialarda bulundular. (1935’li yılların gazetelerinde böyle iddialara rastlamak mümkündür.) Şairler makineleşmeyi din gibi savunan şiirler yazdılar.

Ortaçağda skolastik bir fikir çıkmazına sürüklenen Batının pozitivizme kaymasını anlamak mümkün. Fakat aklı kullanmayı ve ilim yapmayı ibadet sayan bir din olan İslâm’ın insanlığa dar geldiğini söylemek ve pozitivist arayışlara girmek doğuda tam bir dinî musîbet olmuştur. Bediüzzaman bu sapkınlığa, “dalâlet fenden ve ilimden gelse, izalesi müşküldür.” 1 sözleriyle işaret etmiş ve hayatını bu sapkınlığı çürütmeye ve terü taze iman esaslarını ispat etmeye adamıştır. Risale-i Nur böyle bir çabanın ürünüdür.

MATERYALİZME FİZİK TOKADI  

Öte yandan ilginçtir ki, materyalist felsefe günümüzde en büyük tokadını, tabu haline getirdiği bilimden yedi. Bilim dünyası son asırda materyalist felsefenin ve ateizmin saltanatını yıktı. Meselâ Fizik ilmi, kâinatın başlangıcını açıklayan bir Big Bang teorisi ortaya attı; bu teori ile maddenin ezelî olmadığını, bir başlangıcının bulunduğunu savunarak, materyalizmin temelini sarstı.

Bilim daha da derinleşerek atom altı parçacıklara indi. Buradaki derinliğin sonuna henüz ulaşabilmiş değil. Bir “Higs Bozonu” keşfetti ki, bu, dünyadaki bütün maddelere kütle veren temel kuantum parçacığı idi. Bu parçacığın yaydığı negatif enerji balonu patlayarak değerleri değiştiğinde kâinatın aniden yok olacağını, hayatı mümkün kılan bütün süreçlerin bozulacağını ortaya koydu. Bilinen fizik âlemin, gerçek varlığın yüzde dördü olduğunu, geri kalan yüzde doksan altının fiziğin tesbit sınırlarında olmadığını itiraf etti. Gözümle görmediğime inanmam diyen materyalist felsefe, bilimin geldiği bu son noktada can çekişmeye başladı.

Allah’ın varlığının maddeden evvel olduğunu, Allah’ın ezeliyetini, maddenin sonradan yaratıldığını; ahiretin, varlığın ana gövdesini oluşturduğunu ortaya koyan fizik ilmi karşısında materyalizm günümüzde kendi içine kapandı.

Fizik ilmi ile beraber gelişen Tıp, Kimya, Biyoloji, Ekoloji, Astronomi gibi pozitif bilimler de materyalizmi değil, İslâm’ın iman esaslarını doğruladı. Bediüzzaman da, bu gelişmeleri ve daha ilerisini doğru okuyarak, bundan böyle dünyaya materyalizmin değil, her meselesini akla ve ilme tesbit ettiren Kur’ân’ın hükmedeceğini müjdeledi.

Okunma Sayısı: 3346
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı