Mehmet Bey: “Vermeye geçimiyle mükellef olduğun kimselerden başla” 1 hadisinden hareketle kişi vereceği zekâtı bu guruba verebilir mi?”
Evlât Hukuku
Hadiste kast edilen sadâkadır. Sadâkada alt sınır ve üst sınır olmadığı gibi, verileceği yerler bakımından yan sınır da yoktur. Zekâtın ise şartları ve sınırları vardır.
Sadâkanın en hayırlısı, hadiste de belirtildiği gibi, kişinin geçimiyle mükellef olduğu kimselere vermesidir. Çünkü çocuklarının ihtiyaçlarını karşılaması ebeveyn için öncelik taşır ve vaciptir. Bu, ebeveyn-evlât hukukuna da giriyor. Ebeveynin, çocuklarını namerde muhtaç etmeyecek tedbirleri alması çocuklarına karşı görevidir. Ardından faziletli olan, yakın akrabalardan başlayıp, derece derece diğer insanlara uzanmasıdır.
Kişinin en has dairesi kendi hanesi içindeki eşi, çocukları, annesi ve babasıdır. Vermek konusunda önceliği teşkil eden fertler bunlardır. Yani kişinin aile efradıdır. Kişinin, kendi aile efradı muhtaç durumdayken onlardan kısıp başkalarına sadâka vermesi caiz olmadığı gibi, zekât hesabını da onların ihtiyaç durumuna göre yapması gerekir. Malının zekâtını, aile efradının zarurî ihtiyaçlarını çıkardıktan sonra geri kalan meblâğ üzerinden verir.
Aile İçinde İnfak
Kişinin aile efradını, israfa kaçmamak şartıyla gözetmesi esastır. Hesabını ihtiyaçtan fazla yapıp, zekât kalemini düşürmesi caiz olmaz. Fakat aile efradının ihtiyaçlarını görmeyip onları ele baktırması da caiz olmaz. Çünkü aile efradının rızkı onun rızkı içinde verilmiştir. Onu kesmesi helâl değildir.
Üstad Hazretleri, “rızk iktidar ve ihtiyar ile makusen mütenasiptir” 2 der. Yani, aile efradından rızık kazanmaya başlayanlara verme yükümlülüğü kalkar. Sadece büyük işlerde yardımcı olunur. Bütün bu aile içi katkılar, yapanın sadâkası oluyor. Ancak bunlar zekât niyetine yapılmaz. Çünkü nafaka birliği vardır.
Peygamber Efendimiz (asm): “Allah yolunda sarf ettiğin bir dinar, köle azad etmek için verdiğin bir dinar, bir fakire verdiğin bir dinar ve aile efradına sarf ettiğin bir dinardan en faziletlisi, aile efradına sarf ettiğin dinardır. Sevap itibariyle en büyüğü, aile efradına sarf ettiğindir.” 3 buyurmuştur.
Hiç şüphesiz bu, aile efradını varlığa ve lükse boğup, diğer insanlardan esirgemek demek değildir.
Akrabaya İnfak
Kendi aile efradından sonra sadâka vermek bakımından ilk sırada yakından uzağa diğer akrabaların vardır. “En sevdiğiniz mallardan vermedikçe asla Cennet’e ulaşamazsınız” 4 âyeti geldiği zaman, Ebu Talha Hazretleri: “Galiba Rabbim malımızdan istiyor” diye düşünerek en sevdiği Beyraha adındaki bahçesini Allah için vermek istiyor.
Resulullah Efendimiz’e (asm) gelerek: “Ya Resulallah! Benim en sevdiğim malım Beyrahâ adındaki bahçemdir. Bu malım Allah için sadâkadır. Onu Allah rızası için infak ediyorum. Kabul buyur ve onu istediğin yere sarf et!” diyor.
Resulullah Efendimiz de (asm) Ebu Talha’nın amca çocuklarının ihtiyaç içinde olduklarını bildiğinden:
“Onu amca çocuklarına paylaştır.” buyuruyor. Ebu Talha da öyle yapıyor. 5
“Hayır” dediğimizde çok uzaklara bir şeyler yapmayı düşünüp, yakınlarımızı ihmal etmek caiz değildir. Yakınlarımızın bize ihtiyacı olabilir. Eğer ihtiyaçları varsa, sadâka vermeye onlardan başlamalıyız.
Bu sıla-i rahim ruhunu da güçlendirir. Akrabaların birbirine sevgisini ve saygısını arttırır. Böyle en yakınımızı dikkate alarak verdiğimiz sadâkanın bize hem sadâka, hem de akrabayı gözetme sevabı olarak iki sevap kazandırdığını da Peygamber Efendimiz (asm) müjdelemiştir. 6
DUÂ
Ey yardım isteyenlerin yardımcısı! Ey medet isteyenlerin imdat edicisi! Ey korunmak isteyenlerin koruyucusu! Medet et bize! Bu günün zor işlerinde, yarının sıkıntılarında, mahşerin kılı kırk yaran hukukunda bizden yardımını esirgeme! Bizi gazabından koru! Âmin.
Dipnotlar:
1- Camiü’s-Sağir Hadis No: 10027. 2- Lem’alar, s. 143. 3- Müslim, Zekât, 39. 4- Âli İmrân, 192. 5- Müslim, Zekât, 43. 6- Müslim, Zekât, 45.