“İman tevhidi, tevhit teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadet-i dareyni iktiza eder.” 1
Bediüzzaman Hazretleri bu sözleri öyle bir sıralamış ki tam anlamıyla dünya hayatında yaşanabilecek en iyi mutluluk formülü!
Hayatı hayat yapan imandır. İnsan ancak kendisini yaratan Rabbine, Cenab-ı Allah’a abd olarak dünya ve ahirette mutlu olabilir. Kur’ân-ı Kerîm’de, “Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”2 buyrulmaktadır.
Bediüzzaman Hazretleri’nin başta ifade ettiği iman tahkikî imandır. İnsanlar ancak tahkikî iman ile Cenab-ı Allah’ın sanatındaki tevhid tecellisini, vahdeti, Ehadiyeti görebilir ve Tevhid mertebelerine çıkabilir. Tahkiki iman ile Saniinin sanatlarını gören “Yedi göğü birbiriyle tam bir uygunluk içinde yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak; (kusur arayan) göz aradığını bulamadan bitkin olarak sana dönecektir.”3 âyetini ilmel yakin bilecektir. Böyle kusursuz bir ortam elbette teslimiyeti gerektirir. Böyle kusursuz bir düzenle insan –derecesine göre– tevekkül eder.
Bir misal verilecek olursa:
Yılları başarılı ameliyatlarla geçmiş uzman cerrah doktor düşünelim. Zor ameliyat gerektiren bir hastanın araştırmaları neticesinde böyle bir uzman doktoru bulması, o doktora teslimiyeti ve nihayetinde tevekkülü yani güvenmesi gerektirir.
İşte Cenab-ı Allah’a hakikî tevekkül edebilmenin yolu kâinatın Yaratıcısını tanımaktan, bilmekten geçer. Cenab-ı Allah’ı tanımak iman ilmiyle mümkündür. Sanat-ı İlâhiye de iman ilmiyle görünür. Cenab-ı Allah, yarattığı her şeye vahdet, Ehadiyet mührünü koymuştur. Sâniinin sanatının içinde en mükemmeli nevi beşerdir, insandır. “İnsan şu âlem-i kebirin bir misal-i musağğarıdır.”4 Yani insan şu büyük âlemin küçültülmüş örneğidir. Kendini (iman ilmiyle) okuyan insan Rabbini de bilir…
Hakikî tevekkülün özü iman ilmiyle olduğundan bu zamanda Kur’ân tefsiri Risale-i Nur Külliyatı’nı bol bol okuyup, bu hakikatleri hayata geçirmek ve asrın Müceddidi Bedüzzaman’a tabi olmak da lâzım gelir. Çünkü Peygamber Efendimiz aleyhisselâtüvesselâm “Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek bir Müceddid gönderecektir.”5 buyurur. Peygamberimizin (asm) varislerine tabi olmak her Müslümanın vazifesidir.
Demek tahkiki iman ile tevhid mertebeleri açılır, tevhit mertebelerine (ilmel yakin-aynel yakin-hakkal yakin) çıkan teslimiyeti muhakkak olur, Cenab-ı Allah’a teslim olan hakikî tevekkül eder ve saadet-i dareyni yaşar, dünya’da da ahirette de mutlu olur.
Hakikî tevekkülü hayatımızda nasıl yaşayacağımızı nasıl yer edeceğini Bediüzzaman Hazretleri bu sözüyle bize ders veriyor.
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Sözler, 23. Söz.
2- Ra’d Sûresi (13) 28. Âyet.
3- Mülk, 67/3-4.
4- Sözler 9. Söz 3. Nükte.
5- Ebu Davud, Melahim, 1.