Bediüzzaman Hazretleri, İhlas Risalesi’nin birinci düsturunda “Amelinizde rıza-i İlahi olmalı” der. İşlenen bütün amellerin özü, ruhu rıza-i İlahidir. Yani ameller, ancak ihlas ile yapılırsa makbuldür.
Kemiyet mi keyfiyet mi diye sorulsa, elbette ki keyfiyet deriz. Kemiyet keyfiyete tabi olmalı. Çünkü keyfiyetin ruhu ihlastır. Bunu başta Peygamberler(as) tatbik ederek dine hizmet etmişler. Cenab-ı Allah ayetinde “Ey Muhammed! Artık sana düşen sadece açık bir şekilde tebliğden ibarettir. (Nahl, 82) buyurur. Bundan dolayı Peygamberler(as) tebliğ vazifesini ifa ederken insan çokluğunu nazara almayıp vazifelerine odaklanmışlar. Çünkü insanlara hidayet vermek Cenab-ı Allah’ın İşidir. Bu yüzden tebliğde peygamber(as) kemiyeti (çoğunluk) değil keyfiyeti yani ihlas düsturlarını esas almışlardır.
Bediüzzaman Hazretleri İhlas Risalesinin üçüncü düsturunda, kuvvetin hakta ve ihlasta olduğuna işaret eder. Hizmette bulunanlar da ihlas düsturlarını nazara almalı. İhlas Risalesi’nin birinci düstürunda ise, amelinizde rıza-i İlahi olmalı, denilir. O razı olduktan sonra insanlara dinlettirir, hakikatleri kabul ettirir. Hatta tebliğ ederken tesir etme gücünü de, kişinin ihlasına göre yine Cenab-ı Allah verir. Cenab-ı Allah, ihlaslı kullarıyla halklara iman hakikatlerini tesir ettirir, ikna ve kabul ettirir.
Hizmette bulunanlar ihlas ile menfaat-i maneviyi esas yapmalı, menfaat-i maddiyeyi dert edinmemeli. Unutmayalım ki, Bediüzzaman Hazretleri ihlası kıran sebepleri sıralarken birinci olarak, menfaat-i maddiyeyi nazara verir. Menfaat-i maddiyeden gelen rekabetin ihlası kırdığına işaret eder. Mesela, misafirliğe muhabbet için gidilir. Ev sahibi çeşitli ikramlarda bulunur. İkram edilir, istenilmez. Bizler de bu dünya misafirhanesinde hizmetlerde rıza-i İlahi için ihlas ile yapılmalıyız. Maddi ihtiyaçları Cenab-ı Allah ihsan eder. Kur’an’ın “Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter.” (Talak suresi, 3) ayetine dâhil olur. Peygamberlerin (as), müceddidlerin ve evliyaların hayatı buna hüsn-ü misaldir.