Rusya Devlet Başkanı Putin’in 2024 yılını ‘Aile Yılı’ olarak ilan etmesi fıtrat kanunlarına yaklaşma anlamında ilginç bir gelişmedir.
Zira ‘Modernleşme’ adı altında yürütülen küresel projelerden biri de ‘Ailesiz toplum’ oluşturmaktır. Kadını, erkeği, çocuğu birbirinden kopartan, yalnızlaştıran, tevhid inancından kopuk, materyalist, çatışmacı ‘kadın hak ve hürriyetleri perdesi altında’ feminist bir dille hazırlanan planlar aslında bütün insanlık âlemi için bir tehdit oluşturmaktadır. BM (Birleşmiş Milletler) tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan ‘’kadınlar için en tehlikeli ortam evleridir’’ açıklaması da bunlardan biridir. (https://tr.euronews.com/)
1990 yılında BM’de yaptığı konuşmada Ariel Hoekman’ın ‘’Boşanma ve gayrimeşrû çocuk sayısının artması insan haklarının zaferidir’’ şeklindeki ifadesi sefih medeniyetin hastalıklı zihniyetini ortaya çıkarmaktadır. Bu dil sadece İslâm dünyasını değil insanlık âlemini de tehdit etmektedir.
Bu çerçevede Rusya’da aileye dönüş hareketi fıtrat dini İslama bir adım yaklaşmadır.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Türkiye’nin ‘’şerhsiz’’ imzaladığı bu sözleşmeyi 44 ülke imzalarken ‘’şerh’’ koymuştur.
Bulgaristan, Macaristan, Rusya gibi ülkeler sözleşme sonrasında 2011’de ‘’uygulamalar yapımıza uygun değil’’ diyerek anlaşmadan çekilmişlerdir. Sözleşmede cinsiyetin toplumsal algısının toplumdan topluma, hatta dönemden döneme değişebileceği vurgulanmaktadır. Cinsiyeti ne olursa olsun hukuken her insan elbette eşittir. Bununla birlikte bu konuda maksat farklıdır. Cinsiyetlerin eşitlenmesi demek cinsiyetsizleştirmedir. Oysaki, cinsiyet yaradılıştan gelen fıtrî bir durumdur. Topluma ve zamana göre cinsiyetin değişebilmesini savunmak ve bunu kabul ettirmeye çalışmak ise fıtrata yani yaratılışa müdahale etmek anlamına gelir.
Ülkemizde aile konusunda sıkça bahsedilen ve tartışılan ‘’Toplumsal Cinsiyet Eşitliği-TCE’’ kavramı 2011 yılında İstanbul’da imzalanan ‘’İstanbul Sözleşmesi’’ ile gündeme gelir. Kamuoyundaki yoğun tepkiler karşısında on yıl sonra Cumhurbaşkanı Resmi Gazete’de de yayınlanan kararla 20 Mart 2021’de İstanbul Sözleşmesini fesheder. Fesih kararının iptali için Danıştay’da halen birçok dava açılsa da neticede reddedilmiştir. (Kaynak: www.aa.com.tr)
HÜLASA
TCE ya da başka bir deyişle İstanbul Sözleşmesi, Bediüzzaman Hazretlerinin ‘Hanımlar Rehberi’nde ‘’terbiye-i Kur’ânî, terbiye-i medeniye’’ kavramlarıyla anlattığı, ‘Mübarek hemşirelerimi ifsad eden komiteler kahrolsunlar!’’ dediği sayısız projelerden biridir! Bu tür projelerin etkisiz hale gelmesi ancak her kalbe bir yasakçı yerleştiren helal daireyi keyfe kâfi gören iman hakikatlerinin güçlendirilmesiyle mümkündür.