İsveç Meclisi görevini onaylıyor ve fakat hemen ardından koalisyon ortağı Yeşiller Partisi Meclisteki bütçe oylamasında bu koalisyonun değil muhalefetin bütçesine oy veriyor. 

Bir de Kralları var onların ama Kral gibi Kral galiba bu işlere pek karışmıyor. 

Beş on saatlik başbakan Magdalena Andersson bunun üzerine şu açıklamayla istifa ediyor: 

“Meşruiyeti sorgulanacak bir hükümete liderlik etmek istemiyorum. Tek başına hükümet kurmak için yeniden seçilmeyi deneyeceğim.”

Bu cümle bizi uyandırdı.

Meşruiyet kurumsal olarak meşru olmaktır. 

Meşru olmak şer’i olmak yani şeriata uygun olmaktır. 

Onlar bu meşruiyeti nasıl anlar bilemeyiz ama biz gayet iyi anlıyoruz: “Yapıştın mı bırakmayacaksın.”  

Hem mesela o hanım bizde olsaydı biz onun meşruiyetini hiç sorgulamazdık. 

Yapsaydı başbakanlığını. 

Hazır bir iktidar bulmuşken, muktedir de olsaydı. 

Ve hatta bizi de örnek alsaydı. 

Mesela devletle hükümeti birleştirmeyi başarsaydı. 

“İktidarıma vuran devletime vurmuş olur” deseydi. 

Trol ordusu kurup bütçe kaçaklarıyla besleseydi. 

Trolleri ve troliçeleri her Allah’ın günü “hükümetimiz yıkılırsa devletimiz yıkılır” korkusunu yaysaydı.

Vikingleri her fırsatta “devlet eşittir hükümet” gazına getirseydi.  

Akıllı İsveç halkı bu propagandaları yemez miydi? Yerdi.

Hiç istifaya ve meşruiyete ihtiyacı kalmazdı. 

Bunları yapamayınca bizi kıskanıyorlar elbette. 

***

Önceki akşam TRT haberlerinde “İletişim Başkanı Fahrettin Altun”un şahsî öğretmenler günü mesajı “önemli haber” olarak ve muhalefetin haberlerinden bile önde yayınlandı.

Bilmeyen biri bu Kurumun Milli Eğitim Bakanlığı olduğunu sanırdı. Çünkü haberde “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı” kelimeleri geçmedi. Defalarca ve sadece “İletişim Başkanı” dendi. 

Cumhurbaşkanlığının iletişim işlerini -ne demekse- yürütecek bir kamu kurumunun başındaki bürokratın öğretmenler günü kutlama mesajının metnini “haber metni” olarak TRT’ye hangi kurum gönderiyor dersiniz? 

Ve TRT bu “yazılmış haber”i neden yayınlıyor olabilir?