"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Diyanet, vakıflar ve cemaatler

Ahmet BATTAL
11 Nisan 2019, Perşembe 03:48
Diyanet İşleri Başkanlığı cemaatleri rapora bağlayıp ne lâzımsa (!) yapmaya çalışıyormuş.

İnşallah kendisinin göbekten bağlı olduğu devlete ve iktidara cemaatleri de bağlamaya çalışmıyordur. 

Din dünyayı ve devleti aşar, sivildir ve sivil kalmalıdır. 

Dinî cemaatler de sivildir ve sivil kalmalıdır. Siyasî çekişmelerden de uzak tutulmalıdır.

İktidar sahipleri dini ve din duygularını istismar ederlerse ve bilhassa kendi iktidarlarını pekiştirmek için kullanmaya kalkarsa -ki kalkarlar- engel olmak tüm dindarların görevidir. 

Maalesef “devletin dinî örgütü” gibi görünen Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilâtı içinde bulunan bütün samimî dindarlar bu duruma en yüksek perdeden itiraz etmelidir. 

Organize olmuş dindarlar yani dinî cemaatler de ihlâs hatırına sivilliği hedeflemeli ve elde etmek için ne lâzımsa yapmalıdır. Devlete elini verenin kolunu kaptıracağı unutulmamalı. 

Ama cemaatlerin başka problemleri de var.

Türkiye’de hukuk düzeni dinî cemaatler için bir mayın tarlasıdır. Zira hukuk düzenimiz AB normlarının çok gerisindedir. 

Önce şu cümlenin son kısmına dikkat ediniz: 

“Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine,  hukuka,  ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.” Kurulanlar ya da bu hale dönüşenler de kapatılır ve mallarına el konulur.

Bu yasak Patagonya ya da Komünist Rusya Kanunu’nda değil, 2002’de yürürlüğe girmiş olan “Türk” Medeni Kanunu’nda. 101/3. maddede. (İnanmayan www.mevzuat.gov.tr’den girip bakabilir). 

Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine aykırı vakıf kurulamamasını, -bu nitelik ve ilkeleri ayrıca tartışmak kaydıyla- haydi haklı sayalım. (Ayrıca meselâ “anayasayı değiştirme vakfı” neden kurulamasın, bunu da sorgulayalım.).

Hele hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı vakıf kurulamamasını da anlayışla karşılayalım.

Tamam, belli bir ırk mensuplarını desteklemek için vakıf kurulamamasını da belli ölçüde mantıklı ve makul bulalım. (Meselâ “Çingenelere pozitif ayrımcılık vakfı neden kurulamasın ki” diye sorarak.). 

Peki, belli bir cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulmasını neden yasaklıyoruz? Hangi hakla? Hangi akla hizmet ederek? 

Bu çağda bu kafa. Halen de yürürlükte.

Vakıflar Genel Müdürlüğü, Vakıflar Meclisi, Diyanet İşleri Başkanlığı ve sivil oluşumlar bu yanlışa neden sessiz kalıyorlar. 

Milletvekilleri neden bu yanlışı düzeltmek için harekete geçmiyor? Çok mu zor “ya da cemaat” kelimelerini oradan çıkarmak! 

Nerede hürriyet? Nerede sivil toplum?

Uyanın ey cemaatler…

Okunma Sayısı: 6819
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    11.4.2019 16:01:48

    600 vekilli bir meclisimiz olduğunu zannediyoruz değil mi? Peki, milletin hukuku adına yapılan yanlışları düzeltmek için bu vekiller (başka konularda gösterdikleri yüksek performansı(!)) burada göstermezler? Şu anda ülkenin gündemi İstanbul seçim sonucuna kilitlenmiş durumda. 31 Mart yerel seçimi bize bir daha gösterdi ki, ülke, "yeni" dedikleri tekçi sistemle demokrasi ve hukukun çok gerisine düşmüş, sorunları çözme yeteneğini de büyük oranda kaybetmiştir. Eylem ve söylemde öylesine çelişkiler var ki...Bu çağda "çağa kafa tutan" bir yönetim anlayışı ve siyasal zihniyet! Nereye kadar? Kanaatimce 31 Mart yerel seçiminin en önemli mesajı, antidemokratik sistemin uzun ömürlü olamayacağının ilk işaretini vermiş olmasıdır. Millet mesajını verdi. Top, mesajı alanlarda....

  • Gündüz Alp-2

    11.4.2019 15:47:15

    Parlamenter demokrasi ve hukuku rafa kaldırıp yerine tekelci, tekçi sistemi ikame ettikten sonra, icraatların demokrasi ve hukuka uygun olup olmadığını konuşmak o kadar abes ki. En evvel, sistemin antidemokratik unsurlardan, hukuksuz ve keyfi uygulamalardan arındırılması sorunu konuşulmalı ki, diğerleri bir anlam ifade etsin. Bu halin referandumla birlikte iki kötü örneğini gördük. YSK ve AA resmi iki kurum olmasına rağmen, icraat, uygulama ve kararlarını kanun dairesinde yapmak gerekirken, bahsini ettiğimiz "yokluklar" sebebiyle pekala "hukuk dışılığa" imza atabiliyorlar. İşte bu noktada soruyorsunuz: "Hürriyet, STK, Cemaatler... nerede?" Suçlamak kastıyla söylemiyorum: Onlar öncelikle demokrasi ve hukuku aramıyorlar ki, bahsini ettiğiniz şeylerin peşine düşsünler. Adalet gibi hürriyetin de neşv ü nema bulduğu zemin, demokrasi ve hukuk zeminidir. Uyku derin, uyanmak zaman alacaktır!

  • Gündüz Alp

    11.4.2019 15:34:00

    Sayın Battal, sorulması ve sorgulanması gereken soru budur: "Yanlışa (yüksek sesle itiraz etmesi gerekenler) neden sessiz kalırlar?" Şu sorunun cevabı bulunursa sorunlar çözülür demektir. DİB'i anlamak (belki) bir derece mümkün. Zira siyasal güce, iktidara, otoriteye göbekten bağlı ve bağımlı. Yani hür ve bağımsız (ve tarafsız hiç) değil. Ya Vakıflar, cemaatler, STK'lar....Zaten topyekun millet ve sistem olarak işte bu hür ve bağımsız olamamanın ceremesini ödüyoruz. Mesela, iki resmi kurum, YSK ve AA. Birisi (16 Nisan) referandumu, diğeri (31 Mart) yerel seçimi şaibeli hale getirdi. Üstelik ikisi de milli irade sahibi milletin (yani esas patronun) vergilerinden maaşlarını alan kurumlar. Peki hangi taraftalar? İktidar ve gücün. O vakit bir soru daha: Hukukun üstünlüğü nerede? İşin garibi, bunu sorgulayacak kurum ya da kurumlar da ortalıkta görünmüyor. Seçime iştirak/katılım serbest, seçilmek yasak! Böyle bir seçim sistemine sahip bir ülkeyi bu evrende göstermek adeta imkansız.

  • HÜSEYİN İLHAN

    11.4.2019 12:52:33

    Muhterem hocam bu konuda kanaatim şu:DİYANET İŞLERİ makamı maalesef ülkemizde siyasetin,derin devletin dindarları kendi ideoloji ve fikriyatında tutmada bir araçtır. DİYANET REİSİ olan kaç reis dindar ve dini cemaatlerin haklarını avazı çıktığı kadar savunda .Bir elin parmaklarını buluyormu bunlar. Bahsettiğiniz yasanın 28 ŞUBAT ZALİMLERİNİN YASASIDIR.Fakat 28 ŞUBAT ZULMÜNÜN SİYASİ AYAĞI olan MHP ile ittifak edenlerin,28 ŞUBAT ZALİMİ olan askeri ve yargı ayaklarına herhangi bir cezai müeyyide vermeyenlerin bu tesbitimizle 28 ŞUBAT ile ortaklıkları görülüyor.O nedenle AKP bu kanunu değiştirmez ve işine geldiği şekilde zamanında kullandı ve kulanmaya da devam eder.Cenab-ı Hakk CC.bu takiyyeci ve istismarcıların siyasi ömrünü hitama erdirsin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı