“Tek kişilik otoriter ucube rejim”de Türkiye “demokrasi endeksi”nde “hibrit-melez demokrasiler”den “karma rejimler”in olduğu Tanzanya, Uganda, Haiti’nin yanısıra -139 ülke arasında 117. sıraya- “otoriter ülkeler” arasına gerilemiş. “Hukukun üstünlüğü”nde 180 ülke arasında 90. sıralara gerileyip Trinidad-Tobago, Doğu Timor ve Burkina Faso’nun kulvarında kalmış.
Öncelikle ekonomiden sorumlu Bakan’ın ifadesiyle dünyada “dördüncü”, Avrupa’da “birinci” çıkan enflasyonun tek haneye düşmesinin 2026’nın ikinci yarısına kaldığı ve TÜİK’in duyurduğu “tepeden tâlimatlı enflasyon”un iki katını bulan yüzde 129 enflasyon itirafında açığa çıktığı haliyle ekonomik çöküşe çâre bulamayan iktidar çaresiz.
14-28 Mayıs seçimleri öncesi “nass var” diye halka karşı yapılan “faiz karşıtlığı”ndan cayılarak faizler resmen yüzde 8.5’tan 24.5’a katlanmış. AKP iktidarının başında 1.5 liraya devralınan dolar-döviz kuru önce 11 lirayı, son iki senede 30 lirayı aşmış. Akaryakıt fiyatları yüzde 400 zamlanmış.
Resmen “yolsuzluk ekonomisi” oluşturulmuş. Vatandaşların hakkını ve hukukunu korumakla yükümlü Meclis’ten ve yargıdan kaçırılan yolsuzluklar, soygun, devlet ihalelerini kat kat mâliyetiyle yandaşlara peşkeş çekme, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, hırsızlık, zimmet, çökme, suç işlemek için örgüt kurma, irtikap, kayırma, gasp, yağma, görevi kötüye kullanma, komisyonculuk, dolandırıcılık suçları devleti felç etmiş.
YASAMA VE YARGI DEVRE DIŞI…
“Kara para aklama ve terörizmin finansmanına karşı yeterli güvenceye sahip olmama, mali suçlarla mücadele edememe”yle Türkiye “küresel gri liste”ye girmiş.
Ve sokaklarında çetelerin çatıştığı, yabancı menşeli mafyanın cirit attığı duruma düşmüş. Ahlâkî yozlaşma tavan yapıp ayyuka çıkmış. Türkiye uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığında “narko ülke” haline gelmiş. İçki üretimi ve tüketimi yüzde 140 artarken, kötü madde bağımlılığı, devlet eliyle çeşitlendirilip oynatılan şans ve talih oyunları kat kat katlanmış. Kumar, sanal kumar ilkokul seviyesine kadar inmiş.
Millet adına “yasama yetkisi” ve “denetim işlevi” ıskartaya çıkarılan parlamento bütünüyle Saray’ın uhdesinde. Taahhüt edilen uluslararası sözleşmeler, Anayasanın açık hükmü bile bile çiğnenip “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayan” AYM kararlarıyla “kanun hükmünde iç hukuku bağlayan” “milletlerarası andlaşmalar”ın başında gelen AİHM kararlarının uygulanmamasıyla yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok edilmiş.
KOMPLOLAR, KUMPASLAR, KARALAMALAR…
Özetle, devlet “tek kişilik hükûmet”in kıskacında, kamu kurumları tam bir çürümede. Ve ilk AKP hükûmetinin kurulduğu 16 Kasım 2002’de bizzat partinin Genel Başkanı Erdoğan tarafından kamuoyuna deklâre edilen “Âcil Eylem Plânı”nda yargının bağımsızlığı, düşünceyi ifâde özgürlüğü ve siyasetin demokratikleşmesi ile birlikte “yolsuzluklarla mücadele” vaadinin tam aksine yolsuzlukların, hırsızlıkların, yağmanın, peşkeşin önü yine bizzat iktidarca açılmış. Yolsuzluk ağları ve rüşvet çarkları bir ahtapot gibi devleti – siyaseti sarmış.
Yüz milyarlarca dolar ödenen dolar garantili İngiliz mahkemeleri teminatlı “Kamu Özel İşbirliği” ihaleleri Hazineyi yüz milyarlarca lira borç altına sokarken, Kamu İhale Kanunu’nun 198 defa değiştirilmesiyle ihalelerin yandaş şirketlere mâliyetinin on katına ihalesiz verilmesinin araştırılıp soruşturulması AKP-MHP oylarıyla reddedilmiş
Vaad edilen ve hükûmet programlarında “3 y” olarak belirtilen “yasaklarla, yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele” taahhütlerinin hiçbiri yerine getirilememiş; “büyüme” hedefleri tutturulamamış.
Bundandır ki mahalli seçim sath-ı mâilinde yine uyduruk vaadlerle, çarpıtmalarla, saptırmalarla, sahte “montajlar”la, hilelerle toplumu yanıltma komploları, kumpasları kuruluyor, oyalama oyunları sahneleniyor. Karalama kampanyaları yapılıyor.