Gerçek şu ki darbe ve baskı dönemlerinin ürünü muhataralı anayasalar yerine, darbe hukukundan arınmış yeni bir demokratik anayasa ile partili-yanlı Cumhurbaşkanlığına son verilip, kuvvetler ayrılığı esasıyla denge ve denetim mekanizmalarının kurulması sözkonusu “dostlar”ın ortak hedefi.

Deklarasyonda özetlenen “kâğıt üstünde kalan demokrasiyle vesâyet altındaki yasama, yargı ve medya”nın bağımsızlığının, basın özgürlüğünün, düşünceyi ifâde hürriyetinin şartsız güvence altına alınmasında ‘iktidar cephesi’ dışındaki bütün bileşenlerle sivil toplum hemfikir. 

Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, yüksek yargı ve mahkemeler üzerindeki vesayetin kaldırılmasıyla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının ihyasında aklıselim siyaset müttefik.

Yine bir avuç çıkarcıya peşkeş çekilen, işsizliğe mahkûm eden, yatırım, üretim ve istihdamdan yoksun ekonominin kurtarılması buna bağlı. Türkiye’ye sürekli kaybettiren, küresel emperyallerin dayatmalarına gelen ve her defasında duvara toslayan dış politikanın iflâhı da.

“DEMOKRATİK ISLAH PROJESİ”

Ayrıca Kamu İhale Kanunu’nun rekabet ve şeffaflığın sağlayacak şekilde düzenlenmesi, kamuda israf ve kayırmacılığının önlemesi, TBMM adına denetim yapan Sayıştay’ın gerçek işlevine kavuşturulması, güçlü sosyal devlet için belediye gelirlerinin artırılması, kayyım atamalarına son verilip seçimle gelenlerin güvencesinin sağlanması da ortak taleplerden.  

Keza Türkiye’ye kan kaybettiren “Kürt sorunu”nun terörle mücadeleden tâviz verilmeden, Meclis’te meşru siyasetle “toplumsal barış” çerçevesinde çözümü de tek çâre olarak görülüyor. 

Kısacası, otoriterleşmeye, haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı “dostlar” olarak nitelenen başta “millet ittifakı” paydaşlarıyla geniş tabanlı sivil toplumun demokratik işbirliği gittikçe tebârüz ediyor.  

Ve bu vakıa, güçlendirilmiş ve iyileştirilmiş demokratik parlamenter sistemle Meclis’in yasama ve denetim işlevini etkinleştiren, yargının bağısızlığı ve tarafsızlığıyla hukukun üstünlüğünü temin eden topyekûn “demokratik ıslah projesi”ni gerekli kılıyor. 

“Tek kişilik rejim”in tökezlemesinden rahatsız olan “iktidar cephesi”, “millet ittifakı”nı bozma, “demokrasi ittifakı”nı engelleme peşinde. Yeni demokratik anayasa ile ikame edilecek demokratik parlamenter sistem irâdesine çelme takıyor. “İktidar ilişik medya”da sürekli kavgayı ve kutuplaştırmayı tetikleyip düşmanlaştırmayı tahrik eden suni polemikler ortaya atılıyor. 

“İKTİDAR BLOK”U PANİKTE…

“Demokratikleşme kongresi”nde “laikliğe vurgu yapılmadığı” saptırmasına karşı anamuhalefet yöneticilerinin, “Kimsenin laiklik elden gidiyor paranoyasına, evhamına kapılmasına gerek yok. Ayasofya’nın açılmasıyla, insanların camiden taşıp caddede namaz kılmasıyla laiklik elden gitmez. Bundan rahatsız olmayız, toplumsal beklenti vardır; dün müze idi, bugün cami oldu, daha önce de cami idi. İktidarla inanç üzerinden siyasi karşıtlık yapacağımızı bekleyenler daha çok beklerler” cevabında açığa çıktığı gibi oyunların bozulması belli ki iktidardakileri telaşlandırmış. 

Zira merhum Demirel’in Erdal İnönü ile kurduğu DYP-SHP koalisyonunun 12 Eylül darbesinin birçok tahribatını tâmirinde olduğu gibi “iktidar cephesi” dışındaki siyasetin “sığ ideolojik kalıplar” cenderesinden çıkarak millet irâdesini hâkim kılma hedefiyle “tek kişilik rejim”in tasfiyesi sözkonusu. 

Millet irâdesinin tecelligâhı Meclis’i işlevsizleştirip yargıyı vesâyete alan “ucûbe sistem”i âcilen ıskartaya çıkaracak temel demokratik değerler eksenindeki kapsamlı “demokrasi ittifakı”na zemin oluşuyor. 

Garip tehevvür ve aşırı tepkiler bundan; ama korkunun ecele faydası yok…