“Montrö bildirisi”ni imzaladığı için gözaltına alınan on dört emekli amiralin yurt ve il sınırları dışına çıkmamak üzere adli kontrol şartıyla serbest bırakılmaları, üzerinde fırtınanın koparıldığı “Montrö bildirisi”nin sun’iliğini açığa çıkardı.
Aslında tam da Amerika’nın iki savaş gemisinin boğazlardan Karadeniz’e geçeceğini Ankara’ya bildirdiği sırada Meclis Başkanı’nın “Cumhurbaşkanı isterse Türkiye Montrö Sözleşmesi’nden de çıkabilir” çıkışı maksadı ele veriyor.
Belli ki başta Ukrayna olmak üzere bölge ülkelerini hegemonya ve çıkarları uğruna kullanmak amacıyla Karadeniz’i işgalle Rusya’yı çevreleme ve kıyıdaş bölge ülkeleri kuşatarak kontrol altına alma peşindeki ABD ile küresel güçlerin projelerine zemin hazırlanıyor.
Ankara’daki “tek kişilik yönetim”, sözkonusu “bildiri” üzerinden ABD ile ilişkileri düzeltme çabasında. “ABD’nin yaptırımlar yoluyla hasımlarıyla mücadele yasası (CAATSA)” kapsamında dayatılan ağır ekonomik yaptırımlara karşı 86 yıldır dengeyi sağlayan Montrö Sözleşmesi tartışmaya açılıyor.
Möntrö Sözleşmesi “pazarlık konusu” haline getiriliyor.
PAZARLIKLAR VE TÂVİZLER BİLİNMİYOR
Karadeniz’in de Akdeniz gibi bölge dışı yabancı emperyal ülkelere açılıp “açık deniz” haline getirilerek Suriye gibi bir “çatışma alanı” haline getirilmesine ortam oluşturuluyor.
Montrö Sözleşmesi’nin ihlâliyle Karadeniz’i ABD’ye ve küresel işgalci – istilâcı ortaklarına açma emrivakisi halinde Türkiye’nin Rusya ile Astana ve Soçi mutâbakatlarını imzaladığı Suriye başta olmak üzere bölgedeki birçok konuda sıkıntıya gireceği hesaplanmadan.
Anlaşılan, Ankara’dakiler her fırsatta “Kanal İstanbul egemenliğimizde olacak” diyorlar; lâkin strateji uzmanları “Montrö”nün tartışmaya açılmasıyla BM Güvenlik Konseyi’nin kararıyla Karadeniz’in bütün ülkelerin serbest geçişine açılmasıyla Türkiye’nin vahim bir emrivakiyle karşı karşıya kalabileceğini bildiriyorlar.
AKP iktidarının ilk yılında Irak’ı işgale giden 65 bin Amerikan askerinin İskenderun’dan Habur’a Türkiye topraklarında silâhlarıyla konuşlanmasını öngören “1 Mart hükûmet tezkeresi”nde olduğu gibi, Türkiye şimdi de “Karadeniz üzerinden şantaja mâruz kalmakta.
Kapalı kapılar arkasında ne tür pazarlıkların yapıldığı, hangi tâvizlerin verileceği kamuoyunca bilinmiyor. Millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in bilgisi dışında oldubittiye getiriliyor.
Ve bu konudaki endişeleri seslendirenlerin sesinin kesilmesi, soruların önünün kesilmesi için büyük bir tehevvürle daha önce “mavi vatan” hususunda iktidara destek verenlerin de aralarında bulunduğu emekli amirallerin duyurusundan “anayasal düzeni değiştirmek” garabetli iddiasıyla “darbe imâsı” çıkarılıyor. Ama o da tutmuyor
MECLİS’TE MÜZÂKERE EDİLMELİ
Rusya dahil kıyıdaş ülkelerin boğazlardan geçerken Türkiye’den izin almasını zorunlu kılan, barış ve savaş sırasında bölge dışı yabancı devletlerin gemilerinin boğazlardan geçişini belli bir tonajla,Karadeniz’de kalmalarını süre ile sınırlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ve Kanal İstanbul’un çevreyi, ekolojik yapıyı, su kaynaklarını tahriple kalmayıp Montrö Sözleşmesi’yle Türkiye’nin kazandığı hakları ihlâle kapı açacağı uyarıları perdeleniyor.
Medyanın yüzde doksan beşinin siyasi iktidarın güdümünde etkisiz hale getirildiği vartada, Meclis içi ve dışı muhalefetin, sivil toplumun kamuoyunu ciddi ve etkili olarak bilgilendirmesi; konunun öncelikle Meclis komisyonlarında ve Genel Kurulu’nda etraflıca müzâkeresi gerekiyor.