TESBİT

Bütün yanıltmalara ve siyasi saptırmalara rağmen “millet ittifakı”nı dağıtamayan “iktidar cephesi”, yeni yeni taktikler sergiliyor. Gerçek şu ki ekonomik krizden salgındaki başarısızlığa, eğitimden tarıma bütün alanlardaki çöküşle “iktidar cephesi” tam bir panikte.

Aslında demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı esaslarıyla “tek kişilik sistem” yerine “güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem”in temel dinamikleri üzerinde daha da gelişerek “demokrasi ittifakı”na dönüşen “millet ittifakı”nda bir kopuş beklenmiyor. 

En son Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu’nun “AKP’nin bugünkü politikalarının tamamını değiştirmedikçe yan yana gelmemiz mümkün değil” demişti.

Bu açıdan Cumhurbaşkanı’nın partinin Yüksek İstişâre Kurulu Başkanı Asiltürk’ü ziyaretinin amacının yüzde 1.5’lük oyundan çok, partisinin geri kalan seçmeninin diğer partilere ve “kararsızlar”a kaymasını önleme maksatlı “sembolik zemin geliştirme” mesajlı algı operasyonu olduğu belirtiliyor. 

Özellikle ağır vergilere yeni vergilerin eklendiği, enflasyonun kat katlandığı, işsizliğin vahim bir biçimde arttığı, artık oyun kuramayan “cumhur ittifakı”, iktidarda koltuğunda kalmak uğruna kendine yeni “koltuk değnekleri” arıyor. 

Bunun için “millet ittifakı” partileri “ittifak”tan koparma atraksiyonlarına başvuruyor. Türkiye’nin sahici-gerçek gündemini perdelemek hesabına “sahte-sözde gündemler”e tevessül ediliyor. 

Ne var ki toplumu kamplaştırıp kutuplaştıran, ötekileştirip gerginlikleri tırmandıran, “sözde gündemler”in hiçbir yıkımı ve tükenişi kurtaramadığı yakın siyasi tarihin tescilinde. 

Özetle, gerçek gündeme karşı “sözde gündem” kurtar(a)mıyor…

VAZİYET

“Terör örgütüne katılım artmış”

Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı’nın paylaştığı tvitinde, yine “Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki kararlılığın bir sonucu” denilerek “Türkiye’nin topyekûn PKK ile mücadelesinin geldiği nokta”da AKP iktidarında “terör örgütüne katılımın arttığı” ayrıntısı dikkati çekti.  

Buna göre, terör örgütüne katılım grafiğinde 2002 öncesi 18 yılda terör örgütüne 11 bin 69 kişi katılırken, AKP iktidarında 17 yılda terör örgütüne 20 bin 845 kişi katılmış. “Tablo”da ayrıca “çözüm süreci”nin sürdüğü 2013-15 arası -üç yılda- örgüte katımın 12 bin 39 kişiyle tarihi zirvesini görmüş.

Ne var ki bu vetirede İçişleri ile Milli Savunma bakanlıkları, yurtiçi ve sınır ötesi operasyonlarla hava harekâtlarında ne kadar teröristin etkisiz hale getirildiği rakamlarını verdiler. Cumhurbaşkanı, her fırsatta “imha edilen terörist sayısı”nı vererek “1’e 10 gidiyor, bedelini bu kadar ağır ödetiyoruz” diye “terörle mücadelede başarısı”nı “imha edilen” ve “etkisiz hale getirilen teröristler”le açıkladılar. 

Oysa daha 2010’da Genelkurmay eski Başkanı Başbuğ, “1984’ten 2010’a kadar 26 yılda, güvenlik kuvvetleri beş defa PKK’yı bitirdik; ‘terör örgütü dağıldı, bitti’ diye yanlış algıladık” yakınmasıyla otuz seneyi aşkın “imha” ve ”etkisiz hale getirme” operasyonlarıyla terör örgütünün yok olmadığını, tam da “bitti, tasfiye edildi” denilen noktada terör örgütü azgınlaşıp tırmandığını ifade etmişti. 

Ve bu vaziyet, terörü üreten bataklık kurutulmadıkça, Türkiye’nin yanıbaşında terörün türetilip palazlandırıldığı “terörist üreten kamplar” durdukça, yurtdışındaki binlerce militanı ve dağ kadrosu durdukça, örgüte katılım engellenmedikçe, terör örgütünün bitirilemeyeceğini bir defa daha ortaya koyuyor. 

İLGİNÇ

“Kaba, aşağılayıcı, tahkir edici…” 

Vakıa şu ki “İktidar cephesi”nden muhalefet partilerinin oluşturduğu “millet ittifakı”na ağır ithamlar sürüyor. Siyasi iktidarın yanlışlarını kamuoyuna açıklayanlara davalar açılıyor.

Ancak muhalefetin başvuracağı tek merci olan yargının özellikle “tek kişilik sistem”de yüksek yargı temsilcileriyle AKP’li Meclis eski başkanlarının ikrarıyla bağımsızlığıyla tarafsızlığın bütünüyle berhava edildiği ortamda iktidardakilerin savurdukları isnadlar çoğu kez görmezden geliniyor. 

AİHM’nin uyarısıyla “kaba, aşağılayıcı, küçük düşürücü ve hor görücü nefret dili” kullanılıyor. İnsanların temel hakları ve hukuku ihlâl ediliyor, “hukukî güvenlik hakkı”na tecâvüz ediliyor. 

Buna mukabil hiçbir mahkeme kararı olmadan “iktidar cephesi”nden muhalefet mensupları yargısız infazla “terörle iltisaklı”, “militan”, “terör örgütü üyesi” hatta “terörist” diye fütûrsuzca yaftalanıyor. Muhalefetin yargıya başvuruları “eleştiri hakkı”, “siyasilerin en ağır hakaretlere tahammül etmesi” tavsiyeleriyle peşinen reddedilip, cezaya ve tazminata hükmedilenler de üst mahkemelerce iptal ediliyor.

Oysa aynı hakaretin onda biri iktidardakilerden birine yapılsa çoktan en ağır cezayı almış, tazminatları tahsil edilmişti. Parti başkanı “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten 100 binden fazla vatandaşa soruşturma, 30 binin üzerinde dava açılıp 9 bin 554 mahkûmiyet verilmesi bunun en bbriz göstergesi. 

KISACA

“Demokrat Parti ‘millet ittifakı’nda”

“Millet ittifakındayız. Siyasal sınırlar kadastro alanı gibi bölünmüş. Biz PKK’dan evlatlarını isteyen ‘Diyarbakır Anneleri’ne gittik. Orası sadece belli bir siyasi anlayışın tekelinde görüldüğü için bu tür spekülasyonlar çıkıyor. Biz merkez sağız. Milletin en geniş anlamdaki duyarlılığını savunuyoruz…”

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal,  (Ahmet Hakan, Hürriyet,11.1.21)