Onca baskı, dezenformasyon, propagandaya ve devlet imkânlarının hoyratça istimaline rağmen “millet ittifakı” ve “demokratik parlamenter sistem işbirliği”nin “cumhur ittifakı”yla arayı açmasına karşı “tek kişilik hükûmet”in yine “çözüm süreci” paravanında HDP seçmeninin oylarına göz diktiği görülüyor.
Tıpkı tekrarlanan İstanbul seçimlerinde İmralı’daki terörist başından alınan ve “iktidar cephesi”nin belediye başkanı adayının desteklenmesini telkin eden “mektub”un devletin ajans ve televizyonunda ve “kırmızı bülten”le aranan terörist başının kardeşiyle röportajın TRT’de yayınlanması çarpıklığında olduğu gibi yeniden HDP seçmenini etkileme komploları kuruluyor.
“İktidar cephesi”nin ihbarı ve talebiyle kapatma davası açılan partinin, adli sicil belgesini alıp YSK’nin izni ile girdikleri seçimleri kazanan ve sayıları 70’e varan seçilmiş belediye başkanları yargı kararı olmadan tepeden görevden alınıp yerlerine seçilemeyen iktidar partisi adayı partililer “kayyım” atanırken...
AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlâli’nden derhal tahliyesi ve tutuksuz yargılanması” kararlarına karşı beş yıla yakındır partinin eş genel başkanıyla milletvekillerinin haksız ve hukuksuz tutuklulukları dayatılırken ve sırf bu partiye yakınlıklarından dolayı Diyarbakır’da 21 gazeteci gözaltına alınıp 16’sı tutuklanırken...
SİYASETİ DIŞLAYIPTERÖR ÖRGÜTÜNÜ MUHATAP ALMAK
Son günlerde “iktidara iliştirilmiş yandaş medya”da sık sık “PKK/Öcalan-HDP çatlağı”nın nazara verilmesi, son dönemde “Öcalan’a tecridin kaldırılması” ve “Öcalan’ın Kandil’e ve HDP’ye bir mesaj göndermesi”den dem vurulması bundan.
Bundandır ki “otoriter ucûbe sistem”e karşı “parlamenter sistem”i desteklemeyi deklâre eden 6.5 milyon oy almış üçüncü parti ve meşru siyaset dışlanıp “terör örgütü” muhatap alınıyor.
“Kürt sorununun Cumhuriyetin demokratikleşmesi ile doğrudan bağlantılı olduğu, savaş politikaları, silâh ve çatışma yöntemleri yerine, Meclis’in diyalog ve müzâkere seçeneklerinin tarihsel ve güncel olduğu aşikârdır” perspektifini esas alan Demirtaş’ın hapse atılıp, “çözüm süreci”nin millet irâdesiyle seçilmiş milletvekilleri ve Meclis ekseninde değil, inadına ve ısrarla kırk bin insanın katlinden sorumlu müebbede mahkûm terörist başı üzerinden yürütülmesi çarpıklığına başvuruluyor.
Her fırsatta “Türkiye partisi” olarak ülkenin bütünlüğünden yana tavrını açıklayan, en son “demokrasiye, adâlete, barışa çağrı deklarasyonu” başlıklı on bir maddelik “demokrasi tutum belgesi”yle güçlü demokrasi standartlarında adâlet sistemini savunan partinin karalanıp, terör örgütünün ve elebaşlarının “çözüm mercii ve muhatabı” olarak gösterilmesi, “iktidar cephesi”nin maksadını açığa çıkarıyor.
“ÇÖZÜM” DEĞİL, SİYASİ RANT…
Maksat, akamete uğratılmış “çözüm süreci”nde olduğu gibi “çözüm” değil, seçmeni yanıltmakla siyasi rant devşirmek…
HDP’yi krimanalleştirmekle “parlamenter sistem işbirliği”nden uzaklaştırmak. Demokratik muhalefete desteğini kesmekle zaafa uğratmak. “6’lı masa”da tartışma ve çatlak meydana getirtmek.
Bunun içindir ki muhalefetin hiçbir komplekse girmeden haksızlık ve hukuksuzluklara karşı çıkması, “çözüm”ün Türkiye’yi etnik ve mezhebi tefrikalarla bölüp parçalamada, “hâriçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlama”da kullanılan terör örgütünün tekelinden kurtarılıp, topyekûn demokratikleşme ve hürriyetler ekseninde millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in ve meşru siyasetin uhdesine vermesi gerekiyor.