İç politikada nefret dilli “kimlik siyaseti”nin toplumu kutuplaştırmaya yetmemesi üzerine, “iktidar cephesi”nce dış politikada da tehlikeli tahrik ateşi alevlendiriliyor. Suriye’ye askeri operasyonun yapılamamasına karşı Yunanistan’la gerilimi tırmandırma “yedek krizi”ne ortam oluşturuluyor.
Gerçek şu ki 2004’ten bu yana Yunanistan Ege Denizi’nde 21 adayı, iki kayalığı fiilen işgal etti. Asker çıkararak saldırı helikopterleri, savaş uçaklarıyla askerî yığınak yaptı. Sözkonusu adalara keçileri saldı, kilise kulübeleri kurdu. Yunan komutanlar mangal yaktılar, Yunan Genelkurmay başkanları ile cumhurbaşkanları ziyaret ettikleri adalarda işgalle ilgili brifingler aldılar.
Ancak diplomatların ve muhalefetin açık ve ciddi uyarılarına rağmen AKP siyasi iktidarı on sekiz yıldır Yunanistan’ın bütün dünyanın gözü önünde Ege Adalarını silâhlandırmasına hep bigâne kaldı. En üst düzeyde karşılıklı ziyaretlerde “Adaların işgali” konusu konuşulmadı.
İŞGALE HEP BİGÂNE KALINDI
Bu süreçte her MGK sonrası “Türkiye’nin haklarının korunması”ndan dem vuruldu; ancak ada ve adacıkların fiilen işgaline karşı Yunanistan Elçisi Dışişleri’ne çağrılmadı, Atina’ya bir “nota” dahi verilmedi. Ankara’da suçlayıcı ağır tahkir ve tezyif dolu şımarıklıkları sergileme cüretini gösteren Yunan Dışişleri Bakanı “İstediğimiz zaman karasularımızı 12 mile çıkartırız” diye Türkiye’nin “savaş sebebi” saydığı iddiayı tekrarlarken, Atina ile 60’ı aşan “istikşafi görüşmeler” yapan Ankara’dan Ege Adalarının işgali vahametine karşı hiçbir diplomatik hamle yapılmadı.
Özetle, Yunanistan’ın Ege adalarını işgalle yerleşime açması hukuksuzluğu; savaş uçaklarına hava ve deniz üsleri kurması, doğrudan Türkiye’yi tehdit eden füze sistemleri konuşlandırarak uluslararası anlaşmaları çiğnemesi tek kelimeyle gündeme getirilmedi. Bu arada ABD’nin yirmiden fazla askeri tesisine ve üssüne Dedeağaç’ın yanısıra Selanik, Volos ve Kavala ile Girit Adası’nın güneyinde Türkiye sınırına 40 kilometrede dokuz yeni üs eklemesine; ABD’nin Yunanistan’la fırkateyn, denizaltı ve F-16 uçakları, savaş gemileriyle helikopterlerin katıldığı ortak tatbikata seyirci kalındı.
SANKİ YENİ İŞGAL EDİLMİŞ GİBİ…
Görünen o ki yıllardır bütün uyarılara suskun kalınırken, Yunanistan’la gerilimi tırmandırarak yine “savaşın eşiği”ne gelinmekle seçimler öncesi bir hava oluşturulmak isteniyor.
Düşülen vartada yirmi yıllık iktidarında sanki mevzubahis adalar dün işgal edilmiş gibi uydurulmuş algılarla kamuoyunu yanıltmaya yelteniliyor. Asker kıyafeti giyen Cumhurbaşkanı, “Yunanistan’ı gayri askeri statüdeki adaları silâhlandırmaktan vazgeçmeye, uluslararası antlaşmalara uymaya davet ediyoruz” diyor. Onca işgal ve ihlâle göz yumulduktan sonra sanki yeni olmuş gibi “Şaka yapmıyorum, ciddi konuşuyorum, kendine gel!” çıkışı “yandaş medya”da propaganda ediliyor.
Hâsılı, her iki ülkede seçime gidilirken, karşılıklı kışkırtıcı polemiklerin hoyratça kullanıldığı gerilim stratejisi”yle yine basit siyasi hesaplar uğruna kitleler manipüle ediliyor.
Ne var ki “külhanbeyilik”le muallel heyheyli içi boş hamasi söylemler, diplomasinin dışlandığı, Dışişleri’nin “iktidar partisinin komiserliği’ haline getirildiği” çelişkili, tutarsız, öngörüsüz sığ “dış politika” bocalamaları hep kaybettirdi, kaybettiriyor…
Dış politikanın içte politik rant malzemesi olarak suiistimalinin akıbetsizliğini bile bile…