Ülkemiz deprem kuşağında ve neredeyse her yıl büyük sayılabilecek depremlerle sarsılıyoruz. Aynı zamanda yaz aylarında yüzlerce orman yangını çıkıyor ve binlerce dönüm ormanımız cayır cayır yanıyor.
Peki bu hadiseler karşısında “Depremdir, yıkar” ve “Yangındır, yakar” diyerek meseleyi çözmüş olur muyuz? Maalesef Türkiye’yi idare edenler büyük ölçüde hadiseye böyle bakıyor ve erkenden gerekli tedbirleri almak noktasında üzerlerine düşenleri yapmıyorlar.
10 Ağustos 2025 tarihinde Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1’lik deprem felâketin sonrasında da “erkenden tedbirler alınmadığı” fiilen görülmüş oldu. Allah’a şükür ki deprem çok yıkıcı değildi ve fazla bir can kaybı olmadı. Fakat yıkılan binalar ve sonrasında yaşananlar geçmişte yaşanan felaketlerden ibret ve ders almadığımızı ortaya koydu.
Türk Tabipler Birliği’nin (TTB), konu ile ilgili hazırladığı raporda, “Arama kurtarma ekipleri dışında depremzedelerin sağlık, barınma, beslenme ve güvenlik gibi acil ihtiyaçları ve gelen yardımların yönlendirilmesi için yeterli önlem alınmadığı gözlenmiştir. Bu bilgi ve gözlemlerin ortaya koyduğu temel bulgu; AFAD başta olmak üzere afet politikası geliştirenlerin ve uygulayıcıların Şubat 2023 depremlerinden herhangi bir ders çıkarmadığı, depreme hazırlık ve kriz yönetimi için ne yazık ki hiçbir hazırlıklarının olmadığıdır” denilmiş. (ankahaber.net, 12 Ağustos 2025)
Raporda, şu sorular da sorulmuş: “Devlet hastanesinin A ve B blokları ‘Depreme dayanıksız’ raporu olduğu halde neden faaliyettedir? Bu binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi için herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Hastaların ve sağlık çalışanlarının hayatlarının bu şekilde riske atılmasının sorumlusu kimlerdir? Bu sorumlular hakkında gerekli yasal işlem yapılacak mıdır? 2017 yılında yapımına başlanan Sındırgı Devlet Hastanesi deprem yönetmeliğine uygun şekilde inşa edilmekte midir? 8 yıldır tamamlanamayan hastane inşaatının ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?”
Eğer iddia doğru ise, daha önceden ‘depreme dayanıksız’ raporu verilen bir hastane binasının halen faaliyette olmasını kim izah edebilir?
Yaşanan felâketler karşısında gerekli tedbirleri almamak nasıl izah edilebilir?
Türkiye’yi idare edenler gönül huzuruyla “Felâketlere karşı her türlü tedbir alınmıştır. Endişeye mahal yoktur” diyebilir mi? Demiş olsa inandırıcı olur mu?