"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Pusuda bekleyen hastalık sebebi: Kandida - 2

Feyzullah ERGÜN
13 Ekim 2019, Pazar
Bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla, vücudun savunma mekanizması da hızla çökmeye başlar.

Bağırsaklarda azınlıkta ve zarar veremeyecek bir durumda olup, fırsat kollayan kandida, bu fırsattan faydalanarak, çok hızlı bir şekilde çoğalır. Bu çoğalma hızı kısa zamanda, bağırsaklardaki faydalı bakterilerin sayısını aşar. Bunun sonucunda, alınan gıdalar uygun ve yeterli şekilde sindirilemeyeceğinden, organizma birçok hastalığa karşı, duyarlı bir hale gelir. Kandida’nın, hastalığa sebep olabilecek duruma gelmesi “ İnce bağırsaktaki un, karbonhidrat ve şekeri kullanmak suretiyle, bunları etil alkol ve metil alkol gibi, çok zehirli kimyasallara dönüştürmektedir. Kana karışan bu kimyevîlerle, organizma zehirlenmeye başlar ve zamanla durum daha da ağırlaşacaktır. Kandida mantarının, şekeri kullanmasıyla ortaya çıkan toksik yapılar, daha sonra endokrin (hormon) sistemini bozmakta; astıma, burun tıkanıklıklarına, mide ve pankreas asitlerinin zayıflamasına, sindirim güçlüğüne, bağışıklık sistemi hastalıklarına, alerjiye ve daha birçok hastalığın başlamasına yol açmaktadır. Bu arada ortaya çıkan asetaldehit, kırmızı kan hücrelerinin işlevini bozarak, dokulara oksijen taşınmasını azaltmakta, beyinde hücreler arası iletişimi sağlayan maddeler ve oksijen ile birleşerek, beyin hücrelerinin etkinliğini düşürmektedir.” 4

Kandida mantarının, bağırsaklarda büyük sağlık problemlerine sebep olmasını tetikleyen sebepler araştırıldığında, birçok sebebin faaliyet kazandığı gözlenmiştir. Bu önemli sebeplerden başlıcaları ise, “Bazı hastalıklar karşısında çaresiz kalan Batı tıbbının, hastalara yoğun kortizon kullandırması ya da başka bir deyişle, pisliği halının altına süpürmesi, bağırsak florasındaki faydalı bakterilerin, yani probiyotiklerin zarar görmesine bağlı olarak, sindirim sisteminin bozulmasına yol açması ve gerekli gereksiz, herhangi bir kültür yapılmaksızın, gelişi güzel antibiyotik kullandırılmasıdır. Özellikle tabiîlikten uzak, katkı maddeleriyle dolu, işlenmiş endüstriyel hazır gıdalarla beslenen bütün gençler, maalesef bugün büyük bir risk altındadır. Uzun yıllar klorlu su içilmesi, bağırsaklardaki faydalı bakterilerin ölmesine sebep olmak suretiyle, kandida’nın gücünü arttırmaktadır. Diyabet dolayısıyla kan şekerindeki yükselme, kandida mayasının gelişmesine ve bağırsaklardaki faydalı bakterileri bastırarak, orada kandida için uygun bir ortam hazırlanmasına sebep olmaktadır. Aşırı stres, gerginlik ve yaşanan duygusal travmalar, kandida’nın güçlenmesine sebep olmaktadır.” 5

Zamanımızdaki gıda maddelerinin nerede ise tamamı, katkı maddeleri ile, sağlıklı beslenme amacından saptırılmış, raf ömrü düşünülerek, ekonomik rant hedeflerine yönlendirilmiş, tat ve lezzet veren kimyevîlerle, aldatıcı ve besin değeri olmayan endüstri ürünleri haline getirilmiştir. Bu amaçlarla hayvanlarda hastalık ve ölüm oranlarını düşürmek, hayvanların hızla büyüyerek, fazla kilo almalarını sağlamak, dolayısıyla daha fazla kâr sağlamak için, hayvanlara aşırı miktarda antibiyotik yüklenmektedir. Hayvan yemlerine karıştırılan, çeşitli zararlı maddeler, et ve süt ürünleri ile insan organizmasına dönüş yaparak, akıl ve hayale gelmeyen hastalıklara sebep olmaktadır. Yoğun antibiyotik kullanılması, bakterilerin direnç kazanmasına yol açmakta ve dirençli bakterilerle gelişen enfeksiyonların tedavisi zorlaşmaktadır. Kandida işte bu karışık ortamda hızla gelişerek, çeşitli hastalık formlarına seebep olmaktadır.

Kandida, beslenme ve diyet şekilleriyle “Günümüzde uygulanan, sözde modern diyetler ya da değişen yemek kültürü, aslında kandida için adeta bir ziyafet özelliği taşımaktadır. Kandida’nın bir maya olması dolayısıyla, çoğalmak için şekere ihtiyaç duyması önemlidir ve bu sebeple, şeker ve şekere dönüşen rafine karbonhidratlar, beyaz un, beyaz pirinç, patates, bezelye ve diğer tahıllar ve alkol bu sebeple kandida için, önemli bir besin kaynağı özelliği taşımaktadır. Beslenmede önemli bir konu da, bütün karbonhidratların diyetten çıkarılması, tavsiye edilebilir bir şey değildir. Zira bu, böbreklerimize zarar verebilecek bir uygulamadır.” 6 Sağlıklı ve dengeli beslenmede, BİLGİ-ÖLÇÜ dengesinin, hayatımızın vazgeçilmez prensibi haline getirilmesi, hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Kandida’nın faaliyetini arttıran, en önemli bir sebep de, içtiğimiz ve kullandığımız sularda uygulanan KLORLAMA işidir. Suların dezenfeksiyonunda kullanılan klor, bağırsaklardaki faydalı bakterileri yok ettiğinden, bağırsak florasının, kandida’nın çoğalmasıyla olumsuz etkileneceği anlaşılmaktadır. Suların klorlanarak kullanıma arz edilmesi, yalnız ‘kandida’nın çoğalmasına sebep olmayıp, vücutta gelişen biyokimyevî işlemler sonucu, kanserojen etkileri de tetikler. Yapılan araştırmalar sonucunda “Kanser ile klorlanmış su arasında ciddî bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Meselâ, kesinlikle klorlanmış su içmeyen Fransızlarda, kanser oranının düşük olması da bu açıdan oldukça enteresandır, çünkü Fransızlar dezenfeksiyon amacıyla, klor yerine OZON kullanmaktadırlar. Amerikan Çevre Kalite Konseyine göre kanser riski, klorlanmış su içenlerde, klorlanmış su içmeyenlere göre % 93 daha fazladır, diğer taraftan Dr. Joseph PRİCE’e göre, ciddî kalp hastalıklarında ve kalp krizlerinde de, klorun olumsuz etkisi tartışılmazdır. Klor suya ilâve edildiğinde, su içerisindeki diğer tabiî bileşiklerle reaksiyona girmek suretiyle ortaya çıkan yan ürün, vücutta SERBEST RADİKALLERİN üretimini tetiklemek suretiyle, sağlıklı hücrelerin hücre yapısının bozulmasına sebep olma özelliği ile, yüksek kanserojen özelliği taşımaktadır. 

Sonuç olarak: Klorlu su ile alınan duşun, kandida’ya ve kansere etkisi olduğu tartışılmaz bir gerçektir ve bu nedenle, sudaki klorun tutulması amacıyla, aktif karbon ya da benzer özellikte diğer filtrelerin kullanılması gerektiği de tartışılmaz bir gerçektir.” 7

Kandida’nın faaliyetini arttıran daha birçok madde sayılabilir. En yaygın kullanım alanı diş macunları olan, florür de bağırsaklardaki faydalı bakterilerin yok edilmesine ve kandida sayısının, insan organizmasını tehlike sınırına ulaştıracağı da, unutulmamalıdır. Kandida’nın tehlikeli gelişmesini önlemek için, gerekli tedbirleri de gözden geçirmemiz, önemli bir adım olacaktır.

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnotlar:

4) N. Kazancı, Kandida, s. 48.

5) Age. s. 56.

6) Age. s. 63.

7) Age. s. 85.

Okunma Sayısı: 4430
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı