Her zaman başımızı kesmek için gelebilir ve genç-ihtiyar hiç fark etmez. 

Elbette, daima gözü önünde bulunan, böylesi dehşetli ve korkunç bir mesele karşısında, çaresiz bir insan için; kendisini ve bütün sevdiklerini idam edip yok edecek olan (kâfirler için), dipsiz bir kuyunun içinde tek başına azap çekeceği (inandığı halde gereği gibi amel etmeyenler için) bir hapisten kurtuluş çaresini aramak ve kabir kapısını ebedî saadete, nurlu ve huzurlu bir âleme açılan bir kapıya çevirmek hadisesi, o insanın dünya kadar büyük bir meselesi değil midir?

Kabre girişin; kesinlikle bu üç yol ile olacağını, bu üç yolun ise yukarıda anlatıldığı şekilde gerçekleşeceğine dair elde bir belge var mı? 

Şahidi var mı? Varsa nelerdir ve kimlerdir dersen?

İşte belgeler: Başta Kur’ân-ı Kerîm ve diğer semavî kitaplar ve suhuflar.

Sonra hadisler, tefsirler ve bu hususun uzmanlarınca yazılan bütün kitaplar.

Peki ya şahitler kimler?

İnsanlığın en yüksek makamında olan başta Peygamberimiz  (asm) olmak üzere yüz yirmi dört bin peygamberler, ellerinde sözlerinin doğruluğunu gösteren mu’cizeleriyle haber veriyorlar.

Aynı haberi bu defa yüz yirmi dört milyon evliya keşifleriyle, kerametleriyle ve bizzat kendilerinin de şahit olduklarıyla tasdik edip adeta imza basarak bizlere bildiriyorlar.

Yine aynı haberi, bu işin uzmanları olan sayısız araştırmacılar buldukları kesin delillerine dayanarak yaşamışcasına, görmüşçesine ilimleriyle aklen de tasdik edip aynı haberi veriyorlar.

Peki bütün bu belge ve şahitlerin tasdik edip ittifak ettikleri gerçek nedir?

O gerçek ise şudur: Bütün sevdiklerinle birlikte, idamla yok olup gitmekten, korkunç hücre azabından kurtulmak ve daha sonra o yolu, ebedî saadet diyarında bütün sevdikleriyle beraber olmaya çevirmek... 

İşte bu durum, yalnız Allah’a iman ve itaat etmekle mümkündür.