DP İzmir Milletvekili Salih Uzun bir konuşmasında TOBB, TZOB, TESK ve Türk-İş Başkanlarına yüklenmiş:
“Bu ülkede bilim ve akıl dışı bir ekonomi modeli uygulandı. Bu politika yüzünden işadamları iflas etti, işyerleri kapandı, TOBB Başkanının gıkı çıkmadı. İşçiler sefalet ücretlerine mahkûm kaldılar, sendika başkanının gıkı çıkmadı. Çiftçilerin mahsulü tarlalarda kaldı, Ziraat Odaları Başkanının gıkı çıkmadı...
“İktidarıyla, muhalefetiyle siyaset kurumunun verimsizliğinden, siyasî partilerden, siyasî aktörlerden şikâyet edilir. Ama o düzelmesini istediğimiz siyaset nereden beslenecek? İki yerden. Biri akademi, diğeri sivil toplum. Akademi ne zamandır çürümüş zaten. Geriye kaldı sivil toplum. İşte sivil toplum da böyle. TOBB, Türk-İş, TESK ve TZOB Başkanları. Dördü siyasetin besleneceği sivil toplum tarlasına beton döktüler. Sivil toplumu kuruttular. Toplumsal direnci törpülediler.”
Bahsettiği oda ve sendika başkanlarının on yıllardır aynı koltukta oturan kişiler olduklarına dikkat çeken Salih Uzun sordu:
“İktidarla iyi geçinerek koltuklarını koruyanlardan, o iktidara karşı o toplum kesimlerinin haklarını korumalarını bekleyeceğiz, öyle mi?”
Uzun bu oda ve sendikaları “sivil toplum” olarak niteliyor, ama TOBB, TZOB ve TESK, kanunla kurulan meslek birlikleri. TOBB oda ve borsaların, TZOB ziraat odalarının, TESK esnaf ve sanatkâr odalarının çatı örgütleri. Bir anlamda “resmî” tarafı ağır basan “STK”lar.
Başkanları ve yönetim kadroları taşra temsilcilerinin oy kullandığı seçimlerle gelse de, uyguladıkları politikalar siyasî iktidarı da aşan resmî şablonlar çerçevesinde şekilleniyor. Ve bu yapılarıyla her biri temsil ettiği sektörlerin ve meslek gruplarının kontrol altında tutulması gibi bir işlev görüyor.
Hatırlanacağı gibi bu örgütler 28 Şubat’ta TİSK’in de katılımıyla beşli bir ortaklık kurarak, dönemin hükümetine karşı Genelkurmay karargâhında başlatılan kampanyada etkin rol oynamışlardı. Bugünkü iktidarın önde gelenleri o zaman Refahyol safındaydı ve bu ortaklığa “beşli çete” deyip ateş püskürüyordu.
Gelinen noktada tek adam rejimi bu örgütleri de kendisine biat ettirip susturdu ve Uzun’un bahsettiği tablo ortaya çıktı.
O zaman 28 Şubat’ın tetikçileri olarak kullanılan bu örgütler şimdi tek adam rejimine destek misyonunu üstlenmiş durumdalar.
Değişen, sadece başlarındaki isimler. Ama konu onları aşan bir boyutta. Problem yapısal, köklü ve derin. Çözüm ise, üzerine bina edildikleri ve dayandıkları tabanın gerçek bir demokrasi şuuru ve kararlılığına sahip olması.
*İzmir okurlarımızdan Ömer Pekacar ile merhum Bekir Berk’in eşi Şükran Berk’e Allah rahmet eylesin. Ailelerine ve camiamıza sabır ve başsağlığı diliyorum. Rabbimiz Cennetinde buluştursun.