17 Ağustos 1999 depremini de gazetemizde “İlahî ikaz” olarak değerlendirdik. Risale-i Nur’dan ilgili bahisleri derleyip broşür yaptık ve gazeteyle birlikte verdik. Manşetlerimizde, köşe yazılarımızda ve konuşmalarımızda aynı manayı ifade ettik. Bundan dolayı birilerinin hışmını üzerimize çektik. DGM’lere çağrıldık, yargılandık, mahkûm edildik...

Rahmetli Kutlular Ağabey de aynı sebeple hapse girdi ve 276 gün zindanda tutuldu.

O zaman 28 Şubat zulümleri vardı.

Şimdi de 15-20 Temmuz sürecini yaşıyoruz ve bu süreçte yapılan zulümlerin devam ettiği bir noktada 6 Şubat depremleri oldu.

Ve Yeni Asya 1970’teki Gediz, 1999’daki Marmara depreminde ne dediyse, 2023’teki Kahramanmaraş depremi için de aynı şeyi söylüyor. Hem maddî, hem manevî yönüyle bunun da bir İlahî ikaz olduğunu yazıyor.

Bu, prensip ekseninde tutarlı bir duruşun, kırıksız bir çizginin örneklerinden sadece biri. 53 yıldır bu duruş ve çizgiyi hiçbir sapmaya meydan vermeden koruyabilmek ve geliştirerek sürdürebilmek, başlı başına takdire şayan bir başarı ve mazhariyet değilse ne?

Yeni Asya bu başarıyı Risale-i Nur’un medyadaki dili olma misyonuyla yola çıkıp ihlâslı ve mütesanid bir şahs-ı manevînin meşveret ve şûrâya dayalı kenetlenmesine borçlu.

Yeni Asya din-bilim, vahiy-akıl bütünlüğünü esas alan; Kur’an’ı da, kâinatı da aynı Yaratıcının, birbirini açıklayan kitapları olarak gören ve okuyan; adaleti Kur’an’ın dört temel esasından biri ve kâinata kök salmış bir hakikat olarak ısrarla gündemde tutan; her hal ve şartta masumların hukukunu, hak ve hürriyetleri savunan; zulme ve darbelere karşı çıkan; maddî-manevî tahribata tamir odaklı müsbet ve yapıcı hareket metoduyla mukabele eden; ifrat-tefrit sapmalarına prim vermeyip denge ve itidal çizgisinden asla şaşmayan Bediüzzaman modelinin sözcüsü.

Sağduyunun ve vicdanın sesi.

Depremin buruk ortamında girdiğimiz 54. yılımızın hayırlara vesile olması dileğiyle...