"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkiye demokrasiyi başarabilseydi...

Kâzım GÜLEÇYÜZ
12 Haziran 2024, Çarşamba
Filistin, Suriye ve Irak başta olmak üzere bölge ülkelerinde, daha ötesinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasının tamamında yaşanan kronik sorunların çözüm anahtarı Türkiye’de.

Bu iddiamızın tarihteki dayanağı, vârisi olduğumuz Osmanlının bu bölgelerin önemli bir kısmını asırlarca adaletle yönetmiş olması.

Güncel dayanağı ise, böyle bir verasetin temsilcisi olan Türkiye’nin gerek Müslüman kimliği, gerekse kıtalar ve kültür arası köprülük vasfıyla öne çıkıyor olması.

Tarihle güncel arasındaki bağlantıyı kuran en önemli tesbitlerden biri, Bediüzzaman’ın Osmanlı için dile getirmiş olduğu “Onun hürriyeti bütün Asya kıtasının ve İslam âleminin bahtını açacak” hakikati.

Bu tesbiti “Demokrasiyi başarmış bir Türkiye bütün bölge sorunlarının çözümüne aktif katkıda bulunma potansiyeline sahiptir” şeklinde bugüne uyarlayabiliriz.

Bu yüzden, Türkiye’nin gerçek anlamda demokratik bir hukuk devleti olması, kendisi için olduğu kadar bölge için de son derece önemli.

Evrensel standartlarda bir demokrasinin sacayağını oluşturan üç temelden biri adalet, biri işlerin meşveret ve ortak akılla yürütülmesi, biri de kanun hakimiyeti.

Bediüzzaman’ın bilâhare demokrasi olarak gelişen meşrutiyeti tarif ederken altını çizerek vurguladığı üç temel prensip de bunlar.

Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Meclis hakimiyeti, hür siyaset, fikir hürriyeti, kanun ve kuralların herkes için geçerli olması, kamuoyu denetimi...

Bu temel kavramların alt başlıklarından yalnızca bir bölümü.

Eğer Türkiye, adayı olduğu AB’nin asırlara yayılan tecrübelerle geliştirdiği bu eksendeki kriterler çerçevesinde rejimini ve sistemini dizayn edebilmiş olsaydı, bütün bölgenin örnek alacağı bir model olabilirdi.

Ve öncelikle kendi iç sorunlarını hukuk kuralları içinde, demokrasi ve hür tartışma zemininde ortak akılla müzakere edip kamuoyunun mutabık kaldığı formüllerle makul, sağlam ve kalıcı çözümlere bağlardı.

Beraberinde bölge sorunlarının çözümüne de aynı yaklaşım ve sistematikle çok olumlu ve yapıcı katkılarda bulunabilirdi.

Bu bakımdan, Türkiye’nin çok uzaklaştığı demokrasi ve hukuk kriterlerine bir an önce dönmesi, bölge ve dünya için de hayatî öneme sahip.

Okunma Sayısı: 2187
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    13.6.2024 16:41:07

    "Eğer Türkiye, adayı olduğu AB’nin asırlara yayılan tecrübelerle geliştirdiği bu eksendeki kriterler çerçevesinde rejimini ve sistemini dizayn edebilmiş olsaydı, bütün bölgenin örnek alacağı bir model olabilirdi." İşte tamda bu pozitif durumun ortaya çıkmaması ve Anadolunun "ROL MODEL" olmaması için, bütün ifsat şebekeleri, iç ve dış mihraklar, Deccalizm ve Süfyanizm elele vererek bir asır boyunca büyük bir çaba ve gayret içindeler maalesef! Allah c.c yar ve yardımcımız olsun inşaallah! Amiiin!

  • Yahya Yıldız

    12.6.2024 00:22:37

    Üstadın bu üç temel sacayağı; tamamen Kurani ve Nebevi olduğu gibi demokrasiyi bu şekilde kabullenmiş Avrupa ve Amerika siyasetlerinin temelini de oluşturuyor. Tek adam ve kemalizimden uzak bir demokrat anlayışla bu hedeflere yürümek şevk ve ümidiyle…

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı