Bilhassa Nur Talebelerinin medfun bulunduğu mezarların başında Risâle-i Nur’dan en çok okunan bahsin On Yedinci Lemâ’daki On İkinci Nota olduğunu söylemek mümkün.
Nitekim, bir önceki yazıda bahsini ettiğimiz EyüpSultan Kabristanı’nda medfun bulunan “Ağabeylerin mezarı”nı ziyaret edenlerden birçok defa aynı vakaya şahit olmuşuzdur.
Bediüzzaman Hazretleri, söz konusu On İkinci Nota’ya şu sözlerle başlıyor: “Ey bu notaları dinleyen dostlarım! Biliniz ki, ben hilâf-ı âdet olarak, gizlenmesi lâzım gelen Rabbime karşı kalbimin tazarru, niyaz ve münâcâtını bazen yazdığımın sebebi, ölüm dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabimin söylemesinin kabulünü rahmet-i İlâhiyeden ricâ etmektir.”
31 Ekim 2019’da vefat eden Tillo’lu Hafız Taha’nın defin merasimi esnasında, yine bu nota baştan sona aynen okundu. (Bkz: https://youtu.be/TtiEp8EvHWU)
İlgili bahsi okuyan hocaefendi, bu sûretle Hafız Taha’nın vasiyetini yerine getirdiklerini beyan etti.
Aynı zamanda bir kasidehan olan Hafız Taha, meğerse hayatta iken On İkinci Nota’nın cenaze merasimi esnasında mezarının başında okunmasını vasiyet etmiş. Bunu da sonradan öğrenmiş olduk. Allah rahmet eylesin.
*
Benzer haldeki başka yerlerde de okunduğuna şahit olduğumuz söz konusu On İkinci Nota’dan birkaç cümle daha iktibas ederek noktayı koyalım.
“Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim!
“Benim sû-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalâlet verici vesveseler kaldı.
“Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim!
“Şimdiden görüyorum ki, yakın bir zamanda kefenimi giydim, tabutuma bindim, dostlarımla vedâ eyledim.
“Başımı dergâh-ı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip nidâ ediyorum: El-aman, el-aman! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halâs eyle!”
***
GÜNÜN TARİHİ 29 Eylül 1960
Demokrat Partiyi keyfî şekilde kapattılar
27 Mayıs’ta (1960) darbe yapan askerî cunta, Demokrat Parti hükümetini devirdikten sonra, ayrıca partiyi de kapatma yoluna gitti.

Askeriye gibi, yargı kurumuna da emir–komuta zinciri içinde hükmetmeye çalışan ihtilâlciler, aynı yılın Haziran’ında Demokrat Parti aleyhinde kapatma dâvâsı açtırdılar. Dâvâyı görüşen Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, 29 Eylül 1960’ta yöneticilerinin tamamı Yassıada’da işkenceli bir esarete mahkum edilen Demokrat Parti hakkında kapatılma kararı verdi.
Siz dehşet verici şu tabloya bakın ki: Bir parti hakkında kapatma dâvâsı açılıp görüşmeler, duruşmalar yapılıyor ve o partinin hemen bütün mensupları her gün zulüm gördükleri bir adada tutuluyor.
Bu nasıl bir hukuk, nasıl bir adâlet, nasıl bir insanlık hali?
Tarih ve insanlık vicdanı, Demokratları ibrâ etti. Onlar milletin kalbinde de zaten ibrâ edilmişlerdi. Ancak, onlara en ağır cezayı reva görenler ile onları her türlü insanlık dışı muameleye tabi tutanlara en ufak bir ceza verilmedi. Onların cezası çok ağır olmalı ki, yargılanmaları Mahkeme-i Kübrâya kalmış oldu.