"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mısır gailesi ve Nizip Bozgunu

M. Latif SALİHOĞLU
29 Aralık 2011, Perşembe
Yakın Tarih YazılarıVali Paşayı tanıyalım
Vali Paşayı tanıyalım
Sultan II. Mahmud devrinin hariçle bağlantılı dahilî en büyük sıkıntıların başında "Mısır gailesi" geliyordu.
Bu gailenin baş aktörü ise, Kavalalı Mehmed Ali Paşadır.
O halde, Sultan III. Selim'in fermânıyla 8 Temmuz 1805'te Mısır Valiliğine atanan ve zamanla padişaha kafa tutacak kadar güçlenen bu tarihî şahsiyeti biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
* * *
Bugünkü Yunanistan'ın sınırları içinde kalan Kavala'da 1769'da dünyaya gelen M. Ali Paşa, fıtraten gayet zeki, cevval ve azimli bir kişiliğe sahipti.
Gittiği her yerde, bulunduğu her ortamda kısa zamanda sivrilir ve sahip olduğu meziyetlerle temâyüz ederdi.
Bazı kayıtlarda Arnavut kökenli olduğu rivâyet edilmekle beraber, aslının Anadolu'dan (Konya) Rumeli'ye göç etmiş bir Türk aileye dayandığı şeklindeki rivâyet, tarihçiler arasında genel kabul görmüştür.

Sıkıntılarla yoğrulan bir hayat

 M. Ali, henüz küçük yaşlarda iken babası vefat etti. (Babası, Kavala'nın bekçibaşısı olan İbrahim Ağadır.)
Pederinin vefatından sonra amcasının himayesi altına girdi. Yine de, çok büyük sıkıntılar çekti, dayanılmaz acılara mâruz kaldı.
Çekmiş olduğu sıkıntı ve acılar onu daha gencecik yaşlarda yoğurmuş, olgunlaştırmıştı.
Öyle ki, henüz 18 yaşlarında iken orduya intisap etti. Osmanlı donanmasında genç bir nefer olarak hayata atıldı.
Bu tarihlerde (1798), Fransız Generali Napolyon Bonaparte Mısır'a asker çıkarmış ve bölgeyi işgale başlamıştı. İskenderiye'den sonra Kahire'yi ele geçirdi.
Bunun üzerine, Osmanlı donanması Mısır üzerine sefere çıktı. Donanmanın Kaptan–ı Deryası ise, Küçük Hüseyin Paşaydı.
İşte, Kavalalı M. Ali Paşanın yıldızı da, bu sefer esnasında alabildiğine parladı.
Fransızlarla yapılan mücadele safhalarında, kendisine verilen vazifeleri hakkıyla ifâ ettiği gibi, hiç umulmadık bazı başarılara da imza attı.
Bu başarılar, onu Mısır'ın gözde şahsiyeti durumuna getirdi. Burada, kısa sürede söz ve inisiyatif sahibi olmayı başardı.
* * *
M. Ali Paşa, bir yandan Mısır'daki Fransız kuvvetleriyle çarpışırken, bir yandan da tarafların teknik sahadaki gelişme seviyelerini mukayese etmeye çalıştı.
Baktı ki, Avrupalılar sanayi ve teknolojide çok ileri gitmişler. Osmanlı devleti ise, nisbeten geri durumda kalmış, kendini yenileyememiş.
Büyük düşündü ve bu durumdan gelecek için iyi dersler çıkarmayı başardı.
Mısır'da kaldığı sürece, tarımda, endüstride, sanayide ve bilhassa askerî donanımda yenilikler yapmaya çalıştı. Bunda da büyük ölçüde muvaffak oldu.
Halkın yararına birtakım başarılara imza atmasıyla, bölge halkını da kendine ısındırdı ve yakınlaştırmış oldu.
* * *
1800'lü yılların başlarında, Osmanlı coğrafyasının hemen her tarafında birtakım dinî, millî, fikrî, askerî, siyasî ve mezhebî karışıklıklar başgöstermiş durumdaydı.
Bunlar hakkında daha evvelki bölümlerde detaylı bilgiler aktardığımız için, bunları sadece hatırlatarak geçiyoruz.
* * *
Osmanlı devlet merkezi o dehşet uyandıran iç ve dışı sıkıntılarla kıvranıp dururken, Mısır ve çevresinde ise, ciddî bir toparlanma sağlanıyor ve Avrupa standartlarında önemli gelişmeler kaydediliyordu.
İşte, Kavalalı M. Ali Paşanın bu bölgede gittikçe güçlendiğini gören merkezî idare, onu Mısır'dan çıkarıp Hicaz'a vali olarak tayin etmek istedi.
M. Ali Paşa ise, merkezin bu tercihine razı olmayıp ayak diretince, Mısır Valisi olma gayesinde muvaffak oldu. (8 Temmuz 1805)
Yeni Mısır valisi M. Ali Paşa, bölgedeki Kölemenleri safına katarak Sudan'a müdahale etti ve burayı da kendi idaresine bağladı.
Bilâhare, padişahın isteği üzerine Girit ve Mora'daki isyanları da bastırma ve bölgede sükûneti sağlamak üzere tavzif edildi. Bu vazifeyi başarıyla yürüttü.
Ardından, Hicaz'daki Vehhabî grupların isyanlarını bastırmaya çalıştı. Bunda da büyük çapta muvaffak oldu.
Böylelikle, Hicaz, Filistin ve Suriye'yi de içine alan geniş bir coğrafyada hakimiyet tesis etti.
İşte, bu derece güçlenen bir vali, gitgide zaten zaafa uğramış olan merkezî otoriteye de kafa tutmaya başladı.

Dış güçler devreye giriyor

Sultan II. Mahmud zamanında, devletin kuvvetleri ile Mısır valisinin kuvvetleri arasında bazı çatışmalar vuku buldu. Valisini mağlup etmede zorlanan padişah, İngiltere ve Fransa'dan yardım istedi.
İngiltere "Bu işe karışmam" dedi. Fransa ise M. Ali Paşaya yardım etme yolunu seçti.
Sultan Mahmud, bu durumda "yılana sarıldı" ve Kavalalıya karşı Rusya ile Hünkâr İskelesi Antlaşmasını imzaladı. (8 Temmuz 1833)
Rus donanması, İstanbul'a geldi. Bu geliş, hiç de hayırlı olmadı. Rusya, Boğazlar üzerinde yeni bazı haklar elde etmeyi başarmış oldu.
Ancak, buna rağmen merkezî hükûmetin Kavalalı'ya karşı almış olduğu tedbirlerden hemen hiçbiri işe yaramadı. Üstelik, kritik sınırda olan münasebetler daha da kötüye gitti.
Dahası, önceden taraflar arasında yapılmış bazı iki antlaşmalar (Kütahya Antlaşması gibi) da fayda vermedi. Çatışma, adeta kaçınılmaz bir hale geldi.
* * *
İki tarafın kuvvetleri, nihayet 28 Haziran 1839'da Nizip'te (Ayıntap) karşı karşıya geldi.
Her iki tarafın da asker sayısı yüz binin üzerindeydi.
Aynı ümmetin fertleri, aynı milletin evlâtları, sırf siyaset ve hakimiyet dâvâsı uğrunda birbirinin canına kıyma, kanını dökme bahtsızlığına düşmüştü.
Nizip'te, 540 yıllık koca Osmanlı Devletinin ordusu, Mısır Valisinin modernize edilmiş dinamik kuvvetleri karşısında bozguna uğradı.
Tez elden İstanbul'a ulaştırılan "Nizip Bozgunu" haberi, Sultan Mahmud'u kedere, üzüntüye gark etti. Onu ölüm döşeğine düşürdü.
Halife Sultan, 30 Haziran günü Hakk'ın rahmetine kavuştu.

Kavalalı Hanedanı

Hemen her yolu deneyen, ancak Kavalalı ile bir türlü başedemeyen merkezî otorite, neticede M. Ali Paşanın hemen bütün isteklerini kabul ederek, nisbî olarak (göreceli) bir müsâlaha yolunu bulmuş oldu.
Varılan mutabakata göre, Mısır'ın yanı sıra Sudan, Hicaz, Filistin, Suriye, Girit ve Cidde M. Ali Paşa ve Kavalalı Hanedanına mensup olanların idaresine verildi.
Mutabakat sağlandıktan sonra 1845'te İstanbul'a gelen M. Ali Paşa, Sultan Abdülmecid'e bağlılığını bildirdi ve tekrar Mısır'a döndü.
Kavalalı, 1849'da Kahire'de vefat etti.
Onun neslinden gelenler, tâ 1950'lere kadar Mısır'ın yönetiminde etkili oldu.
Son olarak, İttihatçıların elebaşılarından sayılan Said Halim Paşanın da, Kavalalı M. Ali Paşanın torunu olduğunu bu vesileyle hatırlatmış olalım.

Okunma Sayısı: 5339
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halim Tansug

    30.12.2011 00:00:00

    Latif Bey,

    Kavalali Mehmed Ali Pasa’nin Pederi Malatya (Arapgir)’lidir.

    31 Mart 2012 tarihine kadar sayet vakit bulabilirseniz Istanbul Arastirmalari Enstitusu tarafindan duzenlemis olan bir sergiyi tavsiye edebilirim.
    Detayli bilgiye erismek icin:
    http://www.iae.org.tr/sergiler/detay.aspx?SectionID=5eBNIPObO%2f51c7g9BtxZ2A%3d%3d&ContentID=m%2bnrkKLVi3sfZSJd0w35hA%3d%3d

    Ote yanda, sergi hakkinda yayimlanmis bir kitap var.
    Said Halim Pasa hakkinda Ittihatcilarin elebasi olarak bir gorusunuz var. Tersine Ittihatcilar tarafindan pek hos karsilanmayan bir kisilik idi.
    Son yillarda ulkemizde boyle bir genel kani var. Bu konuyu daha derin arastirmak icin tarihci Sinan Kuneralp’in, yukarida bahsettigim sergi kitabinda, Said Halim Pasa hakkindaki portreyi de tavsiye ederim.

    Iyi calismalar.

    Halim Tansug

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı