Sabah gazeteye gelirken, iç âlemimde fırtınalar esiyordu. Karmaşık duygular içindeydim. Ne yapacağımı, hangi konuyu yazacağımı bilemez bir haldeydim... Şükürler olsun ki, vücuda gelen iki zuhûrât, bizi o halet-i ruhiyeden hem kurtarmaya, hem de şevkimizi, moralimizi tazelemeye bir vesile oldu.
Birinci zuhûrat, sabah vakti okuduğumuz günlük hususî dersimizde, adeta bir can simidi gibi tevâfuken karşımıza çıktı.
İkinci zuhûrat ise, siz Nur kardeşlerden telefon ve internet üzerinden peşpeşe gelen mesajlar, tavsiyeler, hayırduâları... Cenâb-ı Hak, ebeden razı olsun.
Tevâfuklu dersin şifâlı mesajı
Günlük Risâle dersimi, şu aralar Barla Lâhikasından okuyorum. Okuma sırası Hâfız Zühdü’nün mektubuna gelmişti ki, orada geçen bazı ifadeler bana (emrâz-ı kalbiyeme) tam şifâlı ilâç gibi geldi.
25. Söz olan Mûcizât-ı Kur’âniye Risâlesini istinsah ile okuyan Hâfız Zühdü, Üstad’ına yazdığı o kısacık mektubunda şunları ifade ediyor: “Bugün istinsahına muvaffak olduğum İ’câz-ı Kur’ân’ın bu biçare talebenize bahşetmiş bulunduğu nihayetsiz füyûzat, mevte mahkûm ruhuma öyle bir tabib-i hâzık ameliyatı yapmış ki, mübtelâ olduğum emrâz-ı kalbiyeyi tedâvi ve yeniden hayat bahşetmiş olduğundan, arz-ı minnetdârî eyler ve bu bînazîr mücevherat mahzeninin diğer renkli kapılarının da açılmasını âcizâne istirham eylerim.”
Şiddetli fırtınalar esiyor
Bazı hanelerde bile yangın var, şu sıralarda. Korkunç kırılganlıklar yaşanıyor. Bize de, haliyle imdat sesleri geliyor. Tarafların kavgasına bulaştıkları için, eşler, kardeşler, akrabalar, hatta cami cemaatinden kimseler birbirine giriyor. Bizden akıl-fikir istiyorlar, sekînet duâsı istiyorlar. Ne diyelim, Allah akıl-fikir versin, ferâset, basiret ihsan etsin.
* * *
Evet, son zamanlarda, bilhassa yekûnu 13 tutan 1435 Hicrî senesine girdiğimiz Kasım 2013’ten bu yana çok şiddetli fırtınalar esmeye başladı.
Adeta, Cenâb-ı Hak “celâl” ile şu zamanı çalkalayıp fırtınalar estiriyor.
Bu fırtınalar sebebiyledir ki, yıllarca birlikte çalışan en kuvvetli müttefikler bile, şimdi kanlı-bıçaklı hale geldiler.
Bu fırtınalar sebebiyledir ki, en yumuşak, mütevazi ve mülâyim görünen âlimlerden bile, hiç umulmadık şiddette lânetler, bedduâlar sâdır olmaya başladı.
Bu fırtınalar sebebiyledir ki, umum milletle kucaklaşması beklenen dindar idareciler bile, yine dindar bir başka gruba karşı açıkça meydan okuma, hatta “kurtuluş savaşı”nı başlatma tirendine girdi.
Bu fırtınalar sebebiyledir ki, birlikte Balyoz, Ergenekon gibi cunta faaliyetlerini hesaba çeken ortaklar, şimdilerde o Balyozları bile birbirlerine karşı istimâl etme niyetine girdiler.
Ve nihayet, bu fırtınalar sebebiyledir ki, “Abiler” dediğimiz Nur’un kimi çınarları bile mevcut sarsıntılardan nasibini alarak, geçici, şaibeli, boğuşmalı siyasetin ufûnetli sâhillerine doğru savrulabiliyorlar. Hafazanallah...
Oysa, Kur’ân’ın projeksiyonu ile hâle ve istikbâle bakan Üstad Bediüzzaman, bu yıkıcı fırtınalara karşı talebe ve kardeşlerini şu sözlerle uyarıp tayakkuza sevk ediyor: “Kardeşlerim! Bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayat ve cihanı sarsacak hadiseler içinde, hadsiz bir metanet ve itidâl-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlık taşımak gerektir.” (Kastamonu Lâhikası, s. 151)
Lütfen dikkat buyurun: “Hadsiz ve nihayetsiz metanet, itidâl-i dem ve fedakârlık” gibi ulvî meziyetler, bu zamanda “şahs-ı mânevî” dairesinde bulunabilir ancak. Yoksa, kırılabilir, yanılabilir, çürütülebilir, tüketilebilir fani şahsiyetlerde, siyasetlerde, ticaretlerde yoktur ve aranmaz bunlar.
Cenâb-ı Hak, bizleri o üstün Kur’ânî meziyetelerin bulunduğu şahsiyet-i mâneviye dairesinde muhafaza ve istihdam eylesin.
Şifâlı duâ ve tavsiyeleriniz
Şimdi de, sizlerden gelen şifâlı mesajlara geçelim. Bu mesajlara kısaca ve bilhassa kısa olanlarına ancak yer verebiliyoruz. Bir kısmındaki imzayı da sadece rumûzla belirtmek durumundayız. Zaman ve yer darlığından mesajını burada neşredemediğimiz dost ve kardeşlerin gücenmemesi dileğiyle başlıyoruz.
* * *
Yolun serin ve selâmetli olsun. Allah fikrî istikametten ayırmasın. Sizi takdir eden hakikî dâvâ arkadaşları varken, tarafgirane tenkid edenlerin ne önemi var? Biz Allah’ın tevfiki ile hep hakkı savunacağız. Büyük bir yangını söndürmeye çalışırken, küçük detaylara hiç takılamayız. (H. S. Koşmaz)
* * *
Latif Kardeşim. Rahatsızlığım sebebiyle yatamadığımdan, yazılarını gece vakti gözyaşlarıyla okuyup sizlere duâ ediyor ve duâlarınızı bekliyorum. (Aykut)
* * *
Kıymetli Ağabeyim, son iki yazınızda da hadd-i vasatı soğukkanlılıkla ele almanız, gayet güzel olmuş. Bizim tavrımızı ve fikrimizi ifade ediyor. Her ifadenin altına imaz atıyorum.
(B. Ispartalı)
* * *
Bir önceki ve bu yazı, bizi biz yapan ve bize yakışan yazılar. Ayrıca hakperestliğin de bir gereği. Şu sırada, yangına karşı su taşımanın ne ve nasıl olması gerektiğini de güzel ifade eden yazılar bunlar.
Ve en önemlisi, gizli gündemi olmamanın kompleksizliğini de yansıtması çok yerinde.
(Ö. Yavuzyiğitoğlu)
* * *
Muhterem Ağabey. Böyle bir atmosferde yapılabilecek en doğru şeyi yapıyor, yazılabilecek en doğru şeyleri yazıyorsunuz. Bildiğimiz doğruları, doğru bildiğimiz şeyleri, kimsenin ne dediğine bakmaksızın yazmaya, ele almaya, dile getirmeye devam inşaallah! Gündem dışına çıkarak bize kış mevsiminde karpuz yedirmeyin! Her şey mevsiminde güzel.
(N. Yaşar)
* * *
Latif Abi. Biz İzmir'deki talebe hanım kardeşleriniz olarak, gazetemizi ve yazılarınızı dikkatlice okuyor ve sizinle iftihar ediyoruz. Gazetemizin ve sizlerin hayırlı vasat çizgisi gözlerimizi yaşartıyor. Nur’un müsbet hareket metodunu camiamızda net bir şekilde görüyoruz. Allah (cc) inayetini ve Üstadımızın da himmetini üzerimizden eksik etmesin. Son zamanlardaki yazılarınız ve onlara karşı yapılan itirazlar, tenkitler sizleri üzmesin, şevkinizi kırmasın, arttırarak devam ettirsin inşallah. Yazdıklarınızla bizim gündemi doğru okumamıza vesile oluyorsunuz.
Rabbim kaleminize kuvvet versin. Sizleri tebrik ediyoruz. Sizleri örnek alarak, Üstadımıza lâyık olabilmek için daha çok çabalıyoruz. Hayırlı çalışmalar dileğiyle, Allah razı olsun.
(Ş. K.)
* * *
Muhterem Latif Bey. Yazılarınızdan dolayı tebrik ve takdirlerimizi iletiyor ve şu toz-duman zamanlarda, Risâle-i Nur dairesinde bizi aydınlatmaya devam etmenizi temenni ediyoruz. Başbakan’a hitap yazınızı daha okumaya başlar başlamaz, aklıma Üstadımızın Hilmi Uran’a yazdığı mektup geldi.
Yeri geldiğinde “tarih”e değiniyorsunuz zaten. Gündemi yorumlamak da tarih bilgisi gerektirdiği gibi, şu yaşananlar da birer tarihtir ve tarihi anında yazmış oluyorsunuz.
(H. Sarıbuğa)
* * *
Gazetemizi ve camiamızı Hadis-i Şerifte kastedilen “Sayısı az, fakat tesirli ve istikametli” grup olarak görüyorum.
Her geçen gün, her gelişen hadise, bu fikrimin “ilmelyakinden hakkalyakine” doğru yükselmesine sebep oluyor.
Bizi bu mevki-i muâllada muhafaza eden temel sebep, Nurlara sadakattir.
Sadakatte emsâlsiz kardeşlerimize ve naşir-i efkârımız olan gazetemize selâm olsun.
(A. Yeşilkaya)
* * *
Latif Kardeş. Biz seni Allah rızası için seviyoruz. Bu tür yazıları bugünlerde yazmayacan da ne zaman yazacan? Yaz, hükümete de, muhaliflerine de sırtlarındaki akrebi göster; hatta hep beraber gösterelim. (K. Akınsoy)