Vladimir İlyiç TOLSTOY’un şöyle güzel ve de “anlamlı” bir sözü var: “Eğer ‘acı’ hissediyorsan; canlısın. Eğer ‘başkalarının acısını’ hissedebiliyorsan; insansın…”
7 Ekim’de Filistin Halk Direniş Hareketi’nin öncülüğünde (HAMAS) İsrail’e karşı başlatılan ve sivil asker ayrımı yapmaksızın, atılan binlerce füzelerle vurulan 1.500 kadar İsrailli, ve yine sivil asker ayrımı gözetmeksizin şu rehin alınan yüzlerce İsrail ve başka pek çok ülke vatandaşı, buna karşılık ve “misilleme” olarak İsrail’in, hiç hedef gözetmeksizin ve şu “intikam alacağız!” söylemi/yeminiyle her yeri, hatta önce El-Ehli Baptist, en son da Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’ni bombalaması sonucu, ki, bunun yarıya yakını, yani 3.000’i şu bildiğimiz korumasız, masum çocuklar, hatta bebekler teşkil ediyor, toplam da 6.000’nin üzerinde Filistinli insanın ölümüne sebep olduğu bir “insanlık dramı” ile karşı karşıyayız.
Bütün dünya, bir “insanlık” sınavı veriyor…
ABD, İngiltere, Almanya, Fransa başta olmak üzere pek çok devlet bu sınavı “kaybetmiş” durumda…
BM Konseyi’nde, ABD, İngiltere, Rusya ve de Çin’in şu “karşılıklı” vetolarıyla şu bütün “Ateşkes Çağrısı Tasarıları” reddedildi ne yazık ki…
Ama şu ülke halkları nezdinde şu “insanlık” galeyana geldi, şu “insanlık dışı” görüntüler karşısında. Gelmeye de devam ediyor, hem de edecek gibi… ABD, İngiltere, Fransa başta olmak üzere.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, son açıklamasında, Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’de gerçekleştirdiği saldırıları “kınadığını” belirterek, “Ancak HAMAS saldırılarının durduk yere ortaya çıkmadığının da bilincinde olmalıyız. Filistin halkı 56 yıldır boğucu bir işgale maruz tutuluyor. Topraklarının adım adım yerleşim yerleri tarafından ele geçirilmesine ve şiddete şahit oluyor. Ekonomileri yıkılmış, insanlar yerlerinden edilmiş ve evleri yerle bir edilmiş durumda. Siyasi çözüme olan inançları yok olmaya başladı…” diyerek problemin şu asıl “kaynağına” vurgu yapmakta.
“Uluslararası Siyonizm Karşıtı Yahudiler Örgütü”nden Haham Yisroel Dovid Weiss ise son açıklamasında, Tevrat’taki On Emir’den, “öldürmeyeceksin ve çalmayacaksın” emirlerini hatırlatarak, “Bizde ‘öldürmek’ ve ‘çalmak’ açıkça yasaktır! Onlar (İsrail devleti) ise devletlerini Araplardan çalarak kuruyor... Bu yüzden, biz de Filistinlilerle beraber ağlıyoruz…” demekte, devamında ise şu önemli noktaya dikkat çekmekte, “Biz Yahudiler, Sina Dağı’nda Tanrı’ya itaat etmek ve Tevrat’ı asla çiğnememek üzere ahitleştik. Bu ahit, hâlâ devam ediyor… Biz buna uyuyoruz, ‘Yahudi olmak’ bunu gerektiriyor. Fakat Siyonizm, yaklaşık 150 yıl önce kuruldu ve tam anlamıyla ‘İsrail toprakları’ Yahudiliği… ‘Din olan Yahudilik’le hiçbir alakası yok!...
Bir ‘Yahudi devleti’nin olduğunu söylemek Tanrı’ya ‘doğrudan’ isyandır. Çünkü bizler , Tanrı tarafından gönderildiğimiz bir sürgündeyiz. Tanrı, tüm insanlığın, uyum içinde O’na hizmet edeceği ‘metafizik bir değişiklik yapıncaya kadar’ da o sürgünde kalacağız…”