Geçen haftaki yazımda meseleyi haçlı seferlerinden başlatmış ve o sadâkat taahhüdüne tarihte aykırı bir durumun olmadığını iddia etmiştim. Henüz bir tekziple karşılaşmadım.
Bu haftaki yazımda bilâkis bu taahhüdün yakın tarihimiz ve asrımız itibariyle şehadet, sadâkat ve fedakârlığa nasıl dönüştüğüne dikkat çekmeye gayret edeceğim:
1- Yakın tarihimiz olarak 93 harbi diye bilinen 1877 Osmanlı Rus Savaşı’nı ele alalım. Bu savaş İngiltere’nin, Ruslar’ı kışkırtması ve destekleriyle başımıza belâ ettiği, ölüm kalım savaşı olan bir musîbet ve hatta âhirzaman alâmetlerinin de, başlangıcı ve ilki sayılır.
Bu savaş M. 1877, Hicri 1293’de vuku bulduğu için bu savaşa büyüklerimiz “93 harbi” demişlerdir. Evet maalesef bizim için gerçekten kıyametin başlaması demektir. Çünkü; koskoca cihan imparatorluğu artık ölüm yatağına düşmüş.
İşte bu savaşta eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları, belki hayatlarında ilk defa başşehirlerini kaybedecek bir mağlûbiyete maruz kalacaklardır ve Ruslar, İstanbul’un Yeşilköy’üne kadar, diğer ifadeyle sarayın 13 km. yakınına kadar gelmişlerdir. Haliyle Osmanlıyı bitirme anlamına gelen çok ağır bir anlaşmayı da, bize dayatırken tabiri caiz ise Almanya bir hızır gibi yetişip Rusya’yı “Eğer bu anlaşmadan vazgeçip bunu Berlin Anlaşması’na çevirmezseniz ben de savaşa dahil olacağım” diye tehdit ederek bu anlaşmayı lehimize iptal ettirip “Berlin Anlaşması’na” çevirtmiştir. Böylece Almanya, Osmanlıyı bu felâketten kurtarmıştır.
Bunun sebebi ne olursa olsun bu iyiliğin bedeli büyüktür ve en azından ömür boyu dost kalmayı gerektirir. Ancak iki devletten biri hain bir zihniyetin eline geçerse bu dostluk bozulabilir. Ona da, çok dikkat edilmesi gerekir, zira o, sadece birimizin değil her ikimizin de, düşmanı demektir. O takdirde o zihniyet bu ihaneti emperyalist ülkeler hesabına yapıyor demektir. Çünkü; ikimizinde en müzmin düşmanı onlardır. Gerçi Bediüzzaman Ruslar için “Rus da dinsiz kalamaz; geri dönüp Hıristiyan da olamaz, ancak musalâhaya mecbur kalacaktır” diyor ve gerçekten şimdi öyle bir mevsim yaşıyoruz ve bu durum beni çok memnun ediyor. Darısı diğer ülkelerin başına diyorum, çünkü “Biz muhabbet fedâileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur.” Ancak bunun bedeli Almanya’ya düşmanlık olmamalı. Çünkü, “Eski dosttan düşman olmaz” ve ben Almanya’yı, anlattığım sebeplerden dolayı Â’lem-i İslâmın dostu olarak biliyorum. Bunu da, Bediüzzaman’ın İşarat-ül İ’caz’ın sonunda sözünü naklettiği 19. Asrın meşhur Feylesofu Alman Başbakanı Prens Bismark’ın beyanatına dayandırıyorum.
O da, şöyledir: “Sana muasır bir vücut olamadığımdan müteessirim Ey Muhammed (asm). Muallim ve nâşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o lâhutidir, onu inkâr etmek mevzu ilimlerin butlanını ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremiyecektir. Ben huzuru mehabetinde kemali hürmetle eğilirim” gibi sözleri hangi Hıristiyan söyleyebilir?
Hatta sözlerin devamında mealen “Ben semadan indirilen diğer kitapları da tetkik ettim, fakat bozulmaları sebebiyle değil bir devletin, bir ailenin bile huzurunu temin edecek husûsiyet göremedim, fakat Kur’ân’ı incelediğimde akıllar ötesi binler hikmetler gördüm” diyen de, bir Alman başbakanıdır. Şam’a gidip Sultan Selâhaddin Eyyübî’yi ziyaret eden de yine Alman Başbakanıdır. Yine bu meyanda Alman âlimlerinden (Yoahşm Dü Raf); da, “Kur’ân bütün dinî kitaplara Fâiktir” demiştir. Bu adamlar daha ne desin?
2- Dinî terminolojide ve kıyamet alâmetlerinde “Melheme-i Kübra” denilen o umumî savaşta bizim tahminlerimize göre 1. Dünya Savaşı’dır (1914-1918). Bu savaş da, yine Haçlı Savaşları’nın devamı mahiyetindedir. Osmanlı bu savaşta da, düvel-i muazzama tabir edilen 7 dev ülkelere karşı savaşmak mecburiyetinde kalmış, yine yanımızda Almanya’yı bulmuştur. Elimizi vicdanımıza koyalım böyle bir durumu bütün İslâm ülkelerine rağmen bir İslâm ülkesi yapsa biz neler demezdik?
Şimdi karşımızda bunların hepsini, bize dostluk ve yardım için göze almış bir Almanya var. Şimdi böyle bir ülkeye karşı olanların literatüründe bunun adı nedir? Böyle bir ülkeye karşı teşekkür borcumuzda mı yok?
İşte bu da bir kıyamet âlâmetidir ve Birinci Dünya Savaşı’nın hangi kıyamet âlâmetlerini ihtiva ettiği de, ayrı bir iman ve merak konusudur.
Geçmiş ve gelecek bayramlarınızı tekrar tebrik ederim.
Fi emânillah ilellika inşâallah.