"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sırat-ı müstakim (2)

Şemseddin ÇAKIR
27 Aralık 2019, Cuma 00:05
İşârât-ı Kur’ânîye -5-

Fatiha’nın sırat-ı müstakim tefsirinden olayı takip edelim.

Sırat-ı müstakimde olmanın alâmetleri veya şartları:

1- “Zulümat-ı beşeriye içinde elmas gibi parlamak”. Mesela: Bediüzzaman TBMM’de Şeâir-i İslam denilen, İslamın bütün alâmetleri rencide edilip yasaklandığı zaman bütün ulema ve şeyhler sustuğu halde Bediüzzaman’ın “Paşa! Paşa!” diye ( ila ahir) konuşması ve tek başına reise karşı çıkışı gibi ve şimdi de, şahsı manevisi olan Yeni Asya cematinin bütün ihtilallere karşı çıkışı, en büyük cihad değil midir?

Onun için; “Yiğit olmak zordur gülüm, bedeli; ya sürgün, ya zindan, ya zulüm ya da ölüm” demişler. Bediüzzaman bunların hepsini yaşamış ve işte onun için de, bu işaret ve beşaretleri hak etmiştir. Yani  o makam doludur kimse boşuna heveslenmesin.

2- Onlar kendini ilan eden bir uluvv-ü şana maliktir. Hem Bediüzzaman’ın alenen gazetelerdeki yazı ve ilanları, hem de Risale-i Nur’daki beyanlar bu kabildendir.

3-Onların mesleğinde butlan olmayıp şahsa değil, şahs-ı manevi ve tevatüri olan meşverete tabi olmalarıdır.

4- Sırat-ı müstakimin teminat ve ehli olan o cematin enbiyaya yükletilen risalet görevi gibi işlerinin ağır olduğuna, sahraları faydalandırmak için yağmur, kar ve fırtınaların şedaidine maruz kalan yüksek dağlar gibi dayanıklı olmalarına ve ayet-i kerimede sırasıyla geçen, Nebiler, Sıddıkin, şüheda ve Salihinin devamının teminâtı olduğuna ve onlar nebiler misali zalimlere tabi olmadıklarına işarettir. (İşârâtü’l İ’caz s. 29)

Bir de; “Muhakkak Allah bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddit gönderir. (Ebu Davut, Melahim.1) hadisi.

Meseleye bu hadis-i şerifin ışığında bakarsak bir önceki asrın müceddidi ittifakla Mevlana Halid-i Bağdadi olup, Bediüzzaman’la tam yüzer sene sonraki tevafuklarını görürüz. Siz buna ister peryot, ister kronolojik sıra ne derseniz deyin durum şöyledir: (yıllar hicri ve miladi olarak verilecektir.)

1-Hz. Mevlana Halid-i Bağdadi 1193’de doğmuş. Bediüzzaman da, tam yüz sene sonra 1293 (m.1878) de doğmuş. 

2-Hz. Mevlana Bağdadi tecdid-i din için Hindistan’ın başkentine 1224, Üstad da, Osmanlı’nın pay-ı tahtı İstanbula 1324 (M.1907) de gitmiştir.

3- Ehl-i siyaset Mevlana’yi 1238’de Şam’a nakletmiş. Üstad da, tam bir asır sonra 1338(m.1923) de Van’a gitmiştir.

4-Hz. Mevlana yaşı yirmiye varmadan allâme-i zaman olmuş, Sâid Nursî de 14 yaşında icâzet alarak Bediüzzaman olmuştur. 

 Bu dört dörtlük tevafuklar hidayetden nasib-i olana yeter sanırım.

Aslında işaret, beşaret hepsi nefs-ül emre uymaktır. Ya ilm-ü ledünle bilerek uyarsın, ya da; ciddiyet, şuur, bilinç, ihlas ve teslimiyetle yaşarsın, böylece  nefs-ül emre yine uymuş olup, işarete mazhar olmuş olursun. Nasıl olsa Allah(cc) bunların hepsini ilm-i ezelisiyle biliyor.  

Bu öyle bir ihlasdır ki, melek bilmez ki yazsın, şeytan bilmez ki bozsun. Yunusvari cevap verirsek “Ko gülen gülsün,/ Hak bizim olsun,/ Gafil ne bilsin/ Hakkı seven var.” Nasıl olsa dünya imtihan mekanı, sen safına, nerde durduğuna dikkat et!

Bediüzzaman, İ’caz-ı Kur’ân’ı nasıl isbâta çalışıyor, görelim.

Hiç öyle biri “Benim hilem hilesizlikdir” der mi? İki kiloluk bir yiyecekle bir Ramazan geçirir mi?

Öyle birisi hiç zamanın reisinin en üs düzey tekliflerini red eder mi? Öyle bir adamın bir ömür boyu saraylar varken hapislerde zehirlenmelere razı olur mu? El insaf!

Eğer Risale-i Nurlar değilse, sırat-ı müstakimin teminatı nedir ve kimdir? Hemen işin kolayına kaçıp Kur’an diyenlere! Kur’ân; amenna fakat; anlayan kim? 

Tabiri caiz ise; Kur’ân-ı Kerim; anlayan için Kur’ân’dır? Zaten bütün mesele Kur’ân-ı Kerim’i doğru anlayıp anlamamak değil mi? 

Yine “Elde kur’ân gibi bir mucize-i bâkı varken başka bürhan aramak aklıma zaid görünür. Elde Kur’ân gibi bir bürhan-ı hakikat varken münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?” (25. Söz) diyen de, bu hususda dünyaya meydan okuyan da, Bediüzzaman’dır. Bunun başka göstergesi var mı?

Bir cahilin Kur’ân demesinin tabiri caizse kıymet-i harbiyesi nedir ki? Bazı projeler, Kur’ân müslümanlığı diye ezberletip bunları sokağa salmışlar.  Bunlar en mühim imani meseleyi sloganlaştırmış, cahil cühela da, bu söze uyup, sübhanekeyi bile bilmedikleri halde “Bize Kur’ân yeter” sloğanı ile o Kur’ân-ı azimüşşanın ilminden, ebedi saadetinden mahrum kalmışlar. 

Bir kısmı da, bu şekilde Kur’ân’ı kendi siyasi ikbaline kalkan yapıyorlar. İşte Bediüzzaman bunların hepsinden beridir. Bilhassa buna çok dikkat etmek şarttır.

Yine o zat; şefkatli ve müsbet bir şekilde “Başkalarının dalaleti sizin hidayetinize zarar vermez” diye bir de teskin metodu kullanmış. Yani; her zaman, kin ve düşmanlıktan uzak durmuş. Buna rağmen ne istenir bu zattan bilene aşk olsun!

Demek meyveli ağaç taşlanır ve meraka gerek yok. “Vel àkıbet-ü lil müttakin ona vurur bir darbe” denmiştir. Yani; eninde sonunda muttakiler galiptir

Okunma Sayısı: 2154
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mürsel

    27.12.2019 06:32:34

    O zaman şöyle mi diyeceğiz: üstadtan sonraki zat, 41 yaşına girdi. Yoksa, üstadtan sonra müceddit gelmeyecek, şahsı manevi bu görevi yapacak?Hangi şahdı manevi? Milyonlarca kahraman fedaileri olan manevi şahıs/ tüzel kişilik.Var mı nerde?O zaman üstad mehdiyi azam, en son müceddit, şeriat hayat ittihadı İslam ve hilafeti, şahsı manevi yapacak derken iyice düşünmeliyiz.İş eylem girişimimizi büyütemezken, üstadın ünvanlarını büyüterek, zımmi zem/ mübalağa ile küçültmeyelim.Ünvan doğru mu? Öyleyse milyonlarca kahraman fedaiden 3 ünü göster? Maksat teemmül ve tefekkür...41 yıl daha kendimizi avutacak mıyız? Hakikaten ciddi soru.Harfleri büyüterek büyük laf etmiş olmaktan daha düzgün.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı