"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Resulullah'ın (asm) emsalsiz başarısı

Süleyman KÖSMENE
18 Ekim 2021, Pazartesi
Rabia Keleş: “Muhakemat’ta bir kaç kez karşıma çıkan “tabayie tasallut” kavramı var. Dikkat ettiğim kadarıyla olumlu şeyler içinde sıralamış Üstad Hazretleri. Ruhlara sevgi, efkâra galebe, vicdanlara hâkimiyet… gibi. Fakat tasallut zorlama, baskı manasına gelmiyor mu? Olumlu ifadeler içindeki bu baskı ifadesini anlamlandıramadım.”

Tasallut Nedir?

Tasallut kelimesi yeni manalar kazanarak zamanla zenginleşen kelimelerdendir. İki türlü manası olmakla beraber, olumsuz manası daha yaygındır. Zalimin zulmü tasallut manasına geldiği gibi, zalim olmayanın fıtrî biçimde emrine ve elektriğine de tasallut denir. 

Zalimin zulmü manasında haddini aşma, üstünde kalma, musallat olma, tecavüz etme, orantısız güçle saldırma, tasallut kelimesiyle ifade edilmiştir. Fakat bu kullanım, tasallutun müsbet kullanımı yanında mecazî kalmıştır. 

Tasallutun müsbet manası da vardır. Hükmetme, hükmünü icra etme, emrini vicdanlara işletme, ruhları esir etme, aklı tesir altına alma, elektriğine kapılma gibi. Aşkın, aklın gözünü kör etmesi böyle bir tasalluta örnektir.

 “Sultan” da farklı babtan olmakla beraber, aynı kökten bir ism-i faildir. Hükmeden, etkin bir güçle yöneten, hükümdar manasındadır. “Sultan” rubaî babından ism-i fail, tasallut ise aynı kök kelimenin humasî babından isimdir. Saltanat da aynı kökten, sultanın bir ülkede egemenliği, emirlerinin yönetilenlere nafiz biçimde işlemesi demektir. 

Tabayie Tasallut

Tabayi, tabiatın çoğuludur. Tabiatlar, fıtratlar, mizaçlar, karakterler manalarına gelir.  

Başlangıçta bir başına olan Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâm’ın, zahirde gücü, kuvveti, ordusu, askeri, dayandığı bir saltanatı olmadığı halde, büyük dinlerin ve mutaassıp kavimlerin ortasında gayet tehlikeli bir yerde, tam bir kendine güven ile, tam bir dirayet ve cesaret ile, fikirlere galebe etmesi, karşısında Ebu Cehil gibi, Ebu Süfyan gibi büyük diplomat cerbezeci akıllar olduğu halde, ona fikirle cevap vermeye güç yetirememesi emsalsizdir. 

Hazret-i Muhammed’in (asm), “değil zahirî bir tasallut; belki akılları, ruhları, kalpleri, nefisler, fetih ve teshir ediyor.” 1 Cümlesinde de ifadesini bulduğu gibi, ruhları tesiri altına alması, kendini insanlara ölümüne sevdirmesi, insanların ona hayatını ve ruhunu feda edercesine bağlanmaları, getirdiği ahlâkî emirler ile tabiatlara tesir etmesi, fıtratları esir alması, (metinde geçtiği şekliyle 2) tabiatlar üzerinde fıtrî biçimde tasallut etmesi benzersizdir. 

Buradaki tasalluttan maksat zahiri, zorlama ve orantısız bir güç değildir. Çünkü yalnızdır. Elinde maddî bir güç yoktur. Ne askeri vardır, ne muhafızı, ne koruması! Tek başına yola çıkmıştır. Kâbe’de namaz kılarken üzerine deve işkembesi atıldığında… Mübarek ayağına diken batsın diye yoluna dikenli çalı konulduğunda…  Taif dönüşü taşlandığında… vs. Hep yapayalnızdır. Yanında sadece ölümü göze alan, elinde ne silâhı, ne kılıcı olmayan evlâtlığı Zeyd bulunmaktadır. O da zaten taşlara hedef olmaktan kurtulamamıştır.  

O Fıtrat Dinini Getirmiştir

İslâmiyet fıtrat dinidir. İslâm dini Allah’tan uzaklaşmak suretiyle fıtrattan da, tabiattan da uzaklaşmış vahşi bir kavim üzerine inmiş ve insanlığı, fıtratı ve tabiatı öğretmiştir. 

Peygamber Efendimiz (asm) fıtratı yaşamıştır. Ne ifratta, ne tefritte gitmemiştir. Salim insanlar da O’nun (asm) fıtrî halini görür görmez, O’nun (asm) doğruluğuna, dürüstlüğüne, samimiyetine güvenmişler ve iman etmişlerdir. Meselâ Yahudi âlim Abdullah ibni Selam (ra) bunlardandır. Peygamber Efendimiz’i (asm) görür görmez, “Şu simada yalan yok! Şu yüzde hile olmaz!” diyerek imana gelmiştir. 3 Örnekler çoktur. 

O (asm), vahşi adetleri yıkarak, yerine gayet yüksek ahlâkı, kan ve damarlarına karışmış biçimde tesis ediyor. Vahşi bir kavmi vahşi kasavet ve kabalığı devam ederken, ince ve nazik hisleri harekete getirerek, yüksek hisleri uyandırarak, insanlık cevherini göstererek, fıtratları hakikî biçimde etkileyerek kısa zamanda insaniyet-i kübraya 4 ulaştırıyor.

Bu vesileyle Resulullah’ın (asm) aramıza teşrifinin 1450. senesini tebrik ederim. Okuyucularımızın ve âlem-i İslâm’ın geçmiş Mevlid Kandilleri mübarek olsun.

Dipnotlar: 

1- Sözler, s. 266. 2- Muhakemat, s. 150. 3- Mektubat, s. 112. 4- Sözler, s. 401, 410.

Okunma Sayısı: 2610
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Okur

    18.10.2021 04:16:25

    Tabiatlar üzerinde fıtrî biçimde tasallut etmesi: “Şu simada yalan yok! Şu yüzde hile olmaz!” Salat ve selam onun üzerine olsun..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı