Beş ay önce gidip alış veriş yaptığımız bir inşaat malzemeleri satış yerine beş gün önce yeniden yolumuz düştü.
Önceki ziyaretimizde işimizle ilgilenen ve işin gereği olarak cep telefonlarımızı karşılıklı kaydettiğimiz satış temsilcisinin, bu ikinci gidişimizde, bize, özel ve hatta hürmetkâr denilebilecek muamelesi hem bizi hem de yanımızdaki dostlarımızı şaşırttı. Zira şahsımıza hürmet etmesi için bir sebep yoktu.
Zaten öyle de değilmiş. Çok geçmeden mesele anlaşıldı.
Meğer, muhatap olduğumuz beyefendi, telefonumuzdaki WhatsApp uygulamasının “durum” paylaşımından her gün paylaştığımız yazılarımızı düzenli olarak okur hale gelmiş.
Muhatabımız henüz Yeni Asya’nın okuyucusu değil. Sadece şahsen bizim okuyucumuz durumunda.
Böyle kalmasını elbette istemeyiz. Arzu ederiz ki Yeni Asya’nın düzenli okuyucusu olsun.
Ve imana hizmet etmek isteyenlerin önünü açan Yeni Asya’nın siyasete istikamet verme ve “siyaseti dinsizliğin aleti olmaktan ve dini siyasetin oyuncağı olmaktan kurtarma” arzusunu gönülden paylaşsın.
Ve dini mualla ve müberra makamında tutabilme yani dinin hem toplumda görünürlüğünü (şeairi) ve hem de kalplerdeki samimî hükmünü (ihlâsı) muhafaza edebilme” gayretini hakkıyla anlayıp samimiyetle desteklesin.
Muhatabımızın yaklaşımından Yeni Asya’yı sahiplenenler adına memnun olduk. Bize ayaküstü, ama ciddiyetle söyledikleri önemli idi.
Şekillendirilmiş özeti şöyle:
- Yazılarınızı sürekli olarak takip ediyorum. Ders ve ibret alarak okuyorum.
- Ben …’luyum ve bir anlamda solcu sayılırım. Ama bugünkü solculardan da değilim. Aslında sosyal demokratım demem daha doğru olur. Zaten bence bu sağ-sol ayrımı da çok anlamlı ya da yeterli değil.
- Yazdıklarınızın altına imzamı atmak isterim. Eleştirilerinizin tümünde haklısınız.
- Sizi ve Gazetenizi medeni cesaretiniz sebebiyle de tebrik ederim. Bu zamanda bu cesaret az bulunur oldu ve gerekli.
- Devletten uzak durabilen ve bilhassa dini siyasete alet eden dindarların hatalarını onlara gösterip eleştirebilen başka ve hatta alternatif dindarların varlığı bizim gibilere mutluluk ve huzur veriyor…
Aslında bu tür olaylarla zaman zaman ve hatta son zamanlarda sık sık karşılaşıyoruz. Sanıyoruz Yeni Asya’nın diğer yazarları da karşılaşıyordur.
Nitekim bundan iki gün sonra bir kısmı “millî görüşçü” olmakla iftihar eden ve hepsi yakın zamana kadar AKP’ye destek vermiş olan bir kısım muhafazakâr akademisyen dostumuzla sohbet ettik. Hepsi şiddetli ve hatta müfrit muhalif hale gelmiş idi.
Bunlar şunu gösteriyor:
Menhus 15 Temmuz fitnesinin topluma saldığı büyü çoktan çözülmüş durumda.
Sis kalkmış, bazı meseleler açığa çıkmaya başlamış.
Millet bulanık suda balık avlamaya çalışanlardan bıkmış.
Muhafazakârların dilleri de çözülmüş. Açıktan eleştirebilir hale gelmişler.
Evet, artık yalnız olmadığımızı hissettiren bütün bu gelişmeler, doğru yolda olduğumuzu ve doğru ilkelere dayanarak yürüdüğümüzü de gösteriyor ve şevkimizi arttırıyor.
Her işin ve bu gidişin neticesi Allah’a ait. Biz ona karışmayacağız. Ama kendi işimizi de ihmal etmeyeceğiz.
Görevimiz samimî gayret göstermek.