“Duâ edelim de (muhalefette birleşen) bu çoğunluk demokratlık paydasında birleşen bir çoğunluk olsun. Yoksa, bu gidişle, mantıksız Kemalistler yüzünden yeşil Kemalizm hepimizi hakikaten kuşatacak.”
Başta söyleyelim: Biz, hiçbir makul delile dayanmayan “M. Kemal aslında çok demokrat adamdı, ama demokrasiye geçme işini şartlar gereği mecburen erteledi” fikrine hiç katılmıyoruz ve katılmayacağız.
Zira biliyoruz ki inkılâpçıdan demokrat olmaz. “Olur” diyenler ya devrimin anlamını ya da demokratlığın manasını bilmiyorlar demektir.
Devrim demokrasiyle ve demokrasi de devrimle taban tabana zıttır.
Demokrasi “halkla beraber halk için”, devrim ise “halka rağmen halk için” demektir.
Yeşil Kemalizm ile ne kastettik?
Cevap için önce şu bilgiye dikkatinizi çekelim:
Kendine göre önemli gününde anıtkabire gitmeyi düşünmeyenlerin ve gitmeyi reddedenlerin iktidar olamadığı, iktidar ortağı olamadığı, meşrû muhalefet dahi sayılmadığı ve hatta adeta adam yerine konulmadığı bir ülkedeyiz.
Dahil olmaya çalıştığımız “hür dünya” ya da “Batı ligi” bizim “ileri gelenlerimizin” anıtkabire yönelik “çoğu çakma” sevdasını anlayamıyor.
Öyle ya, meselâ bir parti kurulurken kurucular neden anıtkabire gider? Parti programını mı onaylatacaklar?
Baro başkanları yürüye yürüye Anakara’ya ulaşınca neden soluğu anıtkabirde alır. Havadar olduğu için mi?
O baro başkanlarının yürümesini istemeyen öbür baro yöneticileri neden yürüyenleri şikâyet etmek için anıtkabire gider? Orası CİMER’in bilgi işlem merkezi mi?
Yürümek isteyenleri yürütmeyen devlet bürokrasisi neden anıtkabiri kendisi için de mühim bir ziyaretgâh olarak görür? Ziyaretler oradan başlayınca ya da orada bitince Hak nazarında daha makbul olduğu için mi?
Çoklu baroyu hararetle savunan barokratlar çoklu anıtkabir fikrine ne kadar sıcak bakar?
Hakikaten, çoğulculuğa bu kadar değer ve önem veriyorsak, neden sadece bir adet anıtkabirimiz var?
Ve anıtkabir neden bir “devlet kurumu”? Üstelik Anayasasında böyle bir kurumsal yapıdan bahsedilmiyorken.
Resmî ve hatta gayri resmî dairelere M. Kemal fotoğrafı asmak neden fiilen mecburî? Bırakın Anayasayı ve kanunu, yönetmeliklerde bile böyle bir emir yok iken? Neden?
Bütün bu soruların cevabı belli.
Çoğulculuk ve tercih hakkı varsa demokrasi vardır. Demokrasi varsa hürriyet de vardır. Hürriyet varsa samimiyet de vardır. Samimiyet varsa huzur ve mutluluk vardır.
Kendilerine “Kemalist demokrat” diyen dostlar kızacak.
Ama hakikat böyle…