TÜİK’in “tâlimatlı” resmi rakamlarıyla yüzde 78.62’yi, gerçekte yüzde 175’ini aşan enflasyonun inmesi için dokuz ay sonrasının -Mart-Mayıs’ın- adres gösterilmesi, çöküşteki ekonominin düzelmesine dair artık bir vaad dahi veremeyen “tek kişilik hükûmet”in çözümsüzlüğünün tezâhürü.  

BAHANELER ARTIK TUTMUYOR

Görünen o ki ekonomiden hukuka gittikçe ağırlaşan gerçek problemleri çözmek yerine, siyasi iktidar algı operasyonları peşinde. Seçim kanununun değiştirilmesinde ve beş binden fazla hâkim ve savcının atanmasında olduğu gibi sadece seçimlere dönük canhıraş siyasi rant sağlama telaşında.  

Bundandır ki sanki yirmi yıldır iktidarda değilmiş gibi “2023’ten sonra her şey düzelecek” propagandası yapıyor. Toplumun geniş kesimlerinden ümidi kesmiş, âdeta hâlâ partide kalan çekirdek seçmene “ayrılmayın, seçimlerden bir-iki ay önce de olsa yine şapkadan tavşan çıkarılacak, ekonomi düzelecek!” beklentisini pompalıyor. 

Belli ki savaş halindeki Ukrayna ve Rusya’nın enflasyonunun Türkiye’nin baskıyla açıklanan “resmi enflasyonu”nun ancak dörtte biri kadar olduğu ve her fırsatta “dış politika başarıları”ndan dem vurulduğu ortamda “dış güçler” uydurması ve “savaş” bahaneleri de artık tutmuyor. 

Bunun içindir ki altı partinin ortak açıklamasında “İktidarın milletimizi kutuplaştırarak birbirine hasım ilan eden bu kutuplaşma üzerinden çıkar düzenini sürdürmeyi amaçlayan kirli siyasetinin karşısında huzurun hâkim olduğu yarının Türkiye’sini inşa etme kararlılığı”nın dile getirilmesi önemli. 

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin açtığı yaraları sarabilmek, hukukun üstünlüğünü ve siyasi ahlâkı yeniden tesis için, başta “seçim güvenliği” ile kurumsal, anayasal ve yasal reformlar komisyonları olmak üzere oluşturulan masaların ekseninde düzenli bir şekilde çalışmalarını sürdürdüğünün nazara verilmesi kayda değer. 

KATAKULLİLER PEŞİNDE…

Keza “ortak akıl ve makulde buluşmak üzere oluşturduğu istişare mekanizmasını, milletimizin ve ülkemizin geleceğine dair büyük bir kazanım olarak gördüğümüz çalışmalarımızı asla sekteye uğratamayacağız” ifadesiyle “iktidar cephesi”nce ortaya atılan demokratik muhalefeti dağıtma oyunlarına, kriz üretme ifsadlarına karşı müteyakkız olunduğunu bir defa daha teyid ediyor. 

“İktidar cephesi”nden kopan “kararsızlar”ın da gün geçtikçe “millet ittifakı” ve “parlamenter sistem işbirliği”ndeki partilere yönelmesiyle AKP’nin yüzde 26’lara düştüğü, “cumhur ittifakı”nın yüzde 30’larda kaldığı ve demokratik muhalefetin ismi geçen - geçmeyen bütün cumhurbaşkanı adaylarının en az yüzde 10 fark attığı süreçte her halükârda iktidardakiler için “yolun sonu” görünüyor. 

En son HDP’nin Cumhurbaşkanılığı seçiminde “kamuoyu önünde şeffaf görüşmeler yapılması halinde müzâkerelere ve ortak aday fikrine açık olduğu”nu yeniden deklâre etmesi siyasi tabloyu ortaya çıkarıyor. Bu kaybetme paniğinde “iktidar cephesi” tam bir çâresizlik çıkmazında yine komplo, kumpas ve katakullilerin peşine düşmüş.  

Ama nâfile, yanıltmalar, çarpıtmalar, gündem saptırmaları, algı operasyonları artık bir işe yaramıyor…