Çocuk ve eğitim birbirinden ayrı düşünülemeyen iki önemli konudur. Türkiye eğitim konusunda üzerine düşeni tam olarak yapamadığına göre, çocukların ihmal edildiği söylenebilir. Çocukların ihmal edildiği bir yerde de geleceğin sıkıntısız olacağını düşünmek inandırıcı olmaz.
Ülkemizde 1 Ekim, Dünya Çocuk Günü olarak kutlanıyor. Farklı ülkelerde farklı tarihlerde kutlanan bu günde çocuklar için süslü vaadler yapılmış olsa da bunların çoğunun gerçekleştirilmediği de ortada. Esasında çocuklar için en iyi vaad, onlara hak ettikleri iyi eğitimi verebilmektir. Elbette eğitimden maksat sadece okul sıraları değildir. Akılları ve kalpleri ikna edecek, onları iyiye ve doğruya sevk edecek şekilde verilecek bir eğitimle ancak vazifemizi yapmış oluruz.
Dünya çocuklarının dertlerine çare bulmak niyetiyle kurulan UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) acaba kuruluş maksadına uygun olarak üzerine düşenleri yapabiliyor mu? Göç ve savaşlardan dolayı en çok çocukların mağdur olduğu bir dünyada bunun yapılabildiğini söylemek kolay değil. Bu noktada, Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin’in UNICEF Başkanı Henrietta Fore’a yazdığı mektup dikkat çekici. Çocuk Vakfı Başkanı Şirin, mektubunda haklı olarak sormuş: “Hani önce çocuk sorunları çözülecekti?”
Mustafa Ruhi Şirin’in UNICEF Başkanı Henrietta Fore’a yazdığı 1 Ekim 2021 tarihli ‘açık mektup’da şöyle denilmiş: “Çok fazla kelimeler ormanında kaybolmadan, bazı Türk şairlerinden dizeler sunarak meramımı anlatmak ve size temel dört öneride bulunmak isterim. Niçin şairlerden dizeler sunmak istiyorum? Bizim şiirimizde 1500 yıl önce şairlere verilen birçok isim vardır, bunlardan biri “oyun”dur. Ciddiye alınır çocukların her işi, oyun bitmeden yemek yemez çocuklar. Bugün ise milyonlarca çocuk, bırakın oyunu, çöpleri karıştırıyor. Dünya nüfusunun üçte biri yoksulluk sınırının altındayken aynı okyanusta nasıl yüzeceğiz? (...)
“UNICEF’in amacında olduğu gibi, nerede doğarsa doğsun, ‘herkes için daha iyi bir dünya amacıyla’ niçin her çocuğa ulaşamadık? Dünya nüfusunun üçte biri çocuk ve yeryüzü nimetlerinden paylarına düşeni de ayıramadık çocuklara. Ve yalnızca doğmuş değil, doğacak çocuklar için de ortak iyilerin kozalarını öremedik. Sözleşme’den bu yana ne adalet çiçeklendi çocuklar için ne de vahşi dünya sisteminin eşitsizlikler sarmalı çözülebildi. Çocuklar, ‘Hani önce çocuk sorunları çözülecekti?’ demekte haklılar! Ve can yakıcı soruları bugün için de geçerli: ‘Savaşlar ne zaman sona erecek ve kardeşliğe hiç sıra gelmeyecek mi?’ (...)
“İnsanlığın ortak bilgelerinden şair Mevlânâ, ‘İnsanların savaşı, çocukların kavgasına benzer.’ diyor, ‘Hepsi de anlamsız ve saçmadır.’ Bu anlamsız kavgaları ve saçma savaşları durdurabilmek için yeni bir çocuk anlayışına ihtiyacı var insanlığın. (...) Tolstoy, ‘Çocuk gibi olun!’ diyor ya, ancak çocuğu dinleyebilen ve anlayabilenler, çocuğa ve onuruna saygı duyanlar kardeşliğin ve barışın yolunu açabilenler örebilirler bu çocuk felsefesinin kozasını.”
Mektupta, UNICEF Başkanı Henrietta Fore’aya başka teklifler de yapılmış. UNICEF Başkanının bu mektuba ne cevap vereceğini bilemiyoruz, ama Türkiye’yi idare edenlerin çocuklar konusuna özel önem vermesi ve onların eğitimi için dört elle çalışması şarttır. Çocukları sadece ‘Çocuk Bayramı’nda değil, her gün dinleyelim vesselâm.