Birkaç gün evvel ülkemizin Güney doğusunu vuran, binlerce kişinin ölümüne, çok sayıda şehrimizi harabe haline gelmesine sebep olan deprem tesadüfî değildir.
Ciğerimizi yakan bu felaket ile, İlahî iradenin bize vermek istediği mesajlar vardır. Bu mesajların bazıları şöyle özetlenebilir:
Bilindiği üzere ülkemiz, coğrafi konum itibarıyla deprem kuşağında yer almaktadır. Daha önceki yıllarda İzmir, Erzincan, Düzce depremi gibi ağır can ve mal kayıplarına yol açan çok sayıda deprem yaşanmıştır. Bu durumu dikkate alarak devletin ve yöneticilerin, Japonya’da olduğu gibi şiddetli depremlere dayanıklı gerçekçi tedbirler almaları, buna göre iyi bir imar planı yapılarak tavizsiz bir şekilde uygulamaya koymaları gerekirdi. Ama ne yazık ki bu yapılmadı.
Deprem uzmanı ilim adamlarımız, yıllardan beri muhtemel depremlere karşı tedbir alınması gerektiğini dile getirdiklerine defalarca bizzat şahit olduk. Ancak devletin idarecileri bu uyarıları pek dikkate almadılar.
Son yirmi yılda inşaatçılıkta tecrübesi ve mahareti bulunmayan binlerce kişiye inşaat yapma ruhsatı verildi ve bunların yaptıkları binalar ciddî bir denetime tabi tutulmadı. Ülkenin her yanında standartlara uygun olup olmadığı belli olmayan gibi binalar yükseltildi.
Depremde çürük binalar yıkıldığı görüldü, binlerce insan onların enkazları altında hayatını kaybetti. Bunların hesabını kim verecek? Bu felaket bize gelecek için tedbir almamız gereğine bir işarettir.
Üstat Bediüzzaman, geçmişte vuku bulan İzmir ve Erzincan depremlerin arka planındaki hikmetlerini izah sadedinde, bazı şahısların hatasından gelen bir musibetin umumî bir şekil almasının sebebini anlatırken, umumî musibetin ekseriyetin hatasından dolayı meydana geldiğini ifade etmektedir. Oradaki insanların zalim şahısların harekâtına fiilen (destek vererek), iltizamen (sessiz kalarak) veya iltihaken (katılarak) taraftar olmasıyla manen iştirak etmiş olacağını, bu yüzden umumî musibetin gelmesine sebep olacaklarını beyan etmektedir. (Sözler, s.199)
Meşum 15 Temmuz darbe teşebbüsü akabinde, asıl sorumlular tespit edip yalınız onlara ceza verilmesi gerekirken, darbe ile alakası olmayan yüz binlerce kişi, adil mahkeme kararı olmadan, KHK’lerle kamu veya özel sektördeki vazifesinden alınarak müktesep hakları ellerinden alınmış ve hapse atılmış, aileleri açlık ve sefalete mahkûm edilmiştir.
Toplumun çoğu, yapılan bu haksızlıklara ya fiilen, ya sessiz kalarak ya da müdafaa ederek iştirak etmiştir. Aradan yedi yıl geçmiş olmasına rağmen ne idarecilerden ne de halkın çoğunluğundan bu zulümlere dair bir öz eleştiri bir pişmanlık gösterilmemiş, onların telafisi için herhangi bir adım atılmamıştır. İlahî adalet bizi bu depremle bu hususta uyarmış olabilir.
Elhasıl: Bu musibet, Müslümanların hak ve hakikati görmelerine, birbirlerine karşı merhamet, şefkat, uhuvvet, yardımlaşma gibi duygularının inkişafına, semavî ve arzî afetlere karşı önceden tedbir almalarına sebep olabilir.
Depremde vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, onların yakınlarına sabır ve metanet, yaralılara acil şifalar temenni ederiz.