Üstad Bediüzzaman talebelerine yazdığı mektuplarda kullandığı, “Demir gibi sebatkâr, kuvvetli, metin ve metanetli...” sıfatlarının tarif ettiği bir ağabeyimiz daha ahiret yolculuğuna çıktı.
Aslen Erzurumlu olan Mehmet Gürbüz Dinçer.
1970’lerin başında Risale-i Nurlar’ı Ankara’da Üniversitede tanıdıktan sonra İzmit’te tanıştığım gerçek bir Nur Talebesi ağabeylerdendi. 3 sene önce bir grup İzmitli arkadaşlarla yaptığımız Erzurum seyahatinde de yine o hasta halinde bile güler yüzü her zamanki gibiydi. O ziyaret esnasında beraber çektirdiğimiz resimde de bu durumu görebilirsiniz. Nisan-2019
1970’li yılların sonu 1980’li yılların başında İzmit’e tayinle geldiğimde hizmetin başında gördüğüm bir ağabey olarak Gürbüz Ağabeyi hatırlarım. İzmit’te o akşam nerede ders varsa, o derste Gürbüz Ağabeyi görmek ihtimal dâhilindeydi. Son senelerde hastalıkları bayağı ağır geçiyordu. Fakat yine de hizmetlerle ilgili ve bilgiliydi.

Gürbüz Ağabey hakkında İzmit’den bazı arkadaşların düşünceleri şöyle:
Şevki Demirtaş: “PETKİM’de beraber çalışıyorduk. 1969 veya 1970 yılları olabilir. A. Latif San ile sohbet ederken dedi ki ‘Bizim veli arkadaşlarımız bile var.” Ben de “Nereden biliyorsun, kim var?” dedim. O herhangi bir isim söylemek istemedi, fakat ben ısrar ettim. Bir ara “Meselâ Gürbüz” diyerek ağzından kaçırdı. Ben de biraz düşününce kendisine hak verdim.
Faruk Malçok: “1965 yılında bir gece vardiyada çalışmaya giderken, eski arkadaşım Ali Kabasakal’la karşılaştık. ‘Nereye gidiyorsun‘ dedi. ‘İşe gidiyorum, ama her halde grev ilân edilecek’ dedim. ‘Gel seni bir yere götüreyim’ dedi. ‘Nereye götüreceksin’ dedim. ‘Korkma, iyi bir yere götüreceğim’ dedi. Baktım iş saatine vakit var, ‘Peki gidelim’ dedim. Bir eve gittik. Birisi elinde kitap dini bir mesele okuyor. Yaklaşık bu yarım saat sürdü. Dinleyen sessizce dinlemeleri özellikle dikkatimi çekti. ‘Siz ne zamanlar buraya geliyorsunuz’ diye Ali’ye sordum. O da ‘Haftada bir kez geliyoruz‘ dedi. ‘Ben de gelebilir miyim?’ dedim. ‘Tabi gelebilirsin’ dediler. O akşamdan sonra o arkadaşlarla 3-4 sene görüşmedim. Sonra PETKİM’e girdim. Orada Nur Talebelerinden, Gürbüz Dinçer ile tanıştım. Gürbüz Dinçer’in özel ilgisi ile Risale-i Nurlar’ı daha yakından tanıdım.”
Rıdvan Ercan: “1966–1967 senelerinde, sonradan Darwin ve Evrim teorisi olarak ifade edilen “insanın maymundan geldiği“ fikri bir takım arkadaşlar arasında serrişte ediliyordu. Bu gibi düşünce sahiplerine nasıl cevap verip, onları ikna edebilirim diye bir arayışa girdim. Dr. Halim Hilmi Birsen’e ait “Allah Vardır” isimli kitabı aldım. Ama benim merak ettiğim, Darwinizm’e cevap teşkil edecek bir örnek yoktu. Hüseyin Paşa Camii imam ve hatibi, merhum Fikri Hocanın caminin üst katındaki odasında kendisine sorular sorduğumda; kitaplığında bulunan Sözler, Lem’alar ve Mektubat’ı göstererek, bu gibi suallerin cevabını Risalelerde bulabilirsin diyerek beni merhum Fahreddin Uçkun ve Osman Kabasakal’a yönlendirdi. O günlerde İttihad Gazetesi’ni de almaya başlamıştım. Dolayısıyla Gürbüz Dinçer Ağabey ile de tanışmış oldum. Ve bu vesileyle Risaleler ile buluştum. 1967 senesi Kasım ayında ilk gittiğim derste 23. Sözden insan ile hayvanın dünyaya gelişindeki farklılıkları anlatan bölüm okununca “tamam benim aradığım işte budur” diyerek o günden itibaren Risale-i Nur’a teslim olduk.”
Rıfat Sarı: “Rıdvan Ercan 1971 yılındaki olaylarda Ankara’da ceza almış ve hapisteydi. Onu ziyarete Gürbüz Ağabeyle gittik. Sabah namazını Hacı Bayram’da kıldıktan sonra meşhur 27 numaraya uğradık Bayram Yüksel Ağabey ile kahvaltı yaptık. Sanat okuluna yakın olduğu için sık sık dershanede kalırdım. Gürbüz Ağabey de dershanede kalıyordu. Onun üzerimde çok hakkı vardır.”
Mahmut Çökren: Gürbüz Abinin gençlik yıllarında biz de dershaneye giderdik. O zamanlardan hatırladığım en belirgin davranışlarından biri, küçük çocuklara çok şefkatli davranması ve onlarla güler yüzüyle hitap etmesi. Ayrıca şunu da ilâve etmek isterim. Genellikle biz çocuklara başta Gürbüz Ağabey olmak üzere diğer abiler, Risale-i Nur’dan vecize, cümleler ve paragraflardan ezber ödevi verirlerdi. Bizler de onları ezberler iki ders arasında okurduk.
Rahmetli Salih Çökren de daha evvel yaptığımız bir sohbette şunları anlatmıştı: “Risaleleri tanımam biraz kademeli oldu. İlk önce rahmetli babamın tavsiyesi ile İzmit Maslak sokaktaki dershaneye giderek tanıştım. Bir süre oraya devam ettim. Orada M. Gürbüz Dinçer, R. Sarı gibi ağabeylerle tanıştım.”
Cenabı-Hak rahmet eylesin. Cennetinde buluştursun. Âmin.