"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Önce Osmanlı, ardından Osmanlıca

M. Latif SALİHOĞLU
01 Kasım 2021, Pazartesi
Günün Tarihi: 1 Kasım 1922-28

Osmanlı saltanatına son verilmesi (1 Kasım 1922) ile Osmanlıcanın yasaklanması (1 Kasım 1928), altı sene arayla aynı güne denk getirildi.

Osmanlılar İslâm kahramanıydı; çünkü, İslâmın bayraktarlığını yaptılar. Osmanlıca da, İslâm harfleriydi, Kur’ân harfleriydi; çünkü, Kur’ân’a olan bağlılıkları sebebiyle bu harf ve yazı tarzını tercih etmişlerdi.

Bu nokta-i nazardan bakarak diyebiliriz ki, Osmanlıya düşmanlık, İslâma düşmanlık hesabına geçtiği gibi, Osmanlıca’ya düşmanlık da Kur’ân’a düşmanlık sebebiyle olmuştur. Temel sebep budur. Diğer sebepler bahanedir.

Şimdi, söz konusu iki tarihî gelişmenin seyrine kısaca bakalım:

Saltanatın kaldırılması

Kasım 1922’ye gelindiğinde, Türkiye’de iki başlı bir hükûmet uygulaması vardı. Biri Ankara’da, diğeri İstanbul’da. İki-üç senedir devam eden bu durumun sona ermesi gerekiyordu. Nitekim, öyle oldu. Şöyle ki:

Ankara’da teşkil olunan Büyük Millet Meclisi, 1 Kasım 1922’de tarihî bir karar aldı. Alınan bu karara göre, Hilâfet ile Saltanat birbirinden ayrıldı. Aynı anda Osmanlı Saltanatına ve saltanat sistemine de son verilmiş oldu.

Buna rağmen, İstanbul’da Tevfik Paşa başkanlığındaki Osmanlı hükûmeti çalışmalarına devam ediyordu. Ancak, bu iki başlılık halinin devam etmeyeceği ve bir an evvel bitmesi gerektiği kanaatine varılarak, derhal bir çare arayışına girildi. Bu sebeple, bütün dikkatler Sadrâzam Tevfik Paşa’nın üzerinde toplanmıştı.

Dördüncü kez Sadâret makamına getirilmiş bulunan Tevfik Paşa, 4 Kasım günü kabineyi topladı ve bunun son toplantı olduğunu belirterek, Sultan Vahdeddin’e verilmek üzere istifa mektubunu hazırladığını söyledi.

Tevfik Paşa, böylelikle 623 yıl ömür süren Osmanlı Saltanatının “Son Sadrâzam”ı unvanını almış oldu.

*

Saltanat biterken yaşanan gelişmelerin seyri özetle şöyle oldu:

Anadolu hükümetinin temsilcisi olan Refet (Bele) Paşa, İstanbul’daki işgal kuvvetleri komutanlarıyla bir görüşme yaparak, 4 Kasım günü itibariyle İstanbul’da Büyük Millet Meclisine bağlı hükümet idaresinin başlamış olduğunu söyledi.

Bu tarihlerde Yıldız Sarayı’nda ikamet etmekte olan Sultan Vahdeddin ise, 17 Kasım günü yurdu terk ederek, Osmanlı Saltanatının fiilen nihayete erdiğini dünya âleme ilân etmiş oldu.

Artık Saltanat bitmiş, ama Hilâfet devam ediyordu. 3 Mart 1924’te, tamamen keyfî bir sûrette Hilâfet’e de son verildiği açıklandı.

Yürekleri sızlatan durum şu oldu: Osmanlı hanedanına mensup kim varsa, kundaktaki bebeğe kadar tamamı perişan halde hudut haricine çıkartıldı. Kelimenin tam anlamıyla, insanlık dışı bir muamele idi.

Arapça, Farsça, Osmanlıca yasaklandı

Meclis eliyle çıkartılan 1 Kasım 1928 tarihli bir kànunla, Arapça, Farsça ve Osmanlıca olarak yazılan bilumum harf ve sayılar yasaklandı. 

Aynı anda, yeni alfabenin Lâtince olmasına karar verildi. 

Böylelikle, yaklaşık bin yıldır gelişerek devam eden bir gelenek bir gün içinde yıkılmış oldu. Tabiî, yıkmak her zaman için kolaydır.

Millet Meclisi’nde 1 Kasım 1928’de kabul edilen söz konusu kànun, 2 gün sonra yürürlüğe kondu ve böylece bin yıllık yazılı tarih, kültür, medeniyet, ilim, irfan birikimi, bir günde adeta yerlebir edilmiş oldu. 

Bu tarihten sonra Arapça ile birlikte Farsça ve Osmanlıca harfler bütünüyle yasaklandı ve Lâtince alfabe kullanma mecburiyeti getirildi. 

Meclis’in kararıyla başlatılan bu kaskatı uygulama, yaklaşık yarım asır sürdü. Şimdiki durum ise, o zamanki durumdan çok farklı bir noktada. Yasaklar kâğıt üstünde kaldı.

*

Üstad Bediüzzaman, 1935’teki Eskişehir Mahkemesi’nde, Lâtince’nin kabulünden ziyade, Kur’ân harflerine yasak getirilmesine şu sözlerle itiraz ediyor: Lâtin harflerinin kabulü değil; belki, Kur’ân hurûfunun dersinin men’ine yirmi sene evvel bir mahrem risâlede itiraz etmişim.

Okunma Sayısı: 2342
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Türeli

    1.11.2021 22:12:35

    Osmanlı hayranlığını dile getiren menfi milliyetçiler osmanlının yıkılışı üzerine taht kurarak osmanlı ve islamiyet düşmanlığını yaygınlatıranlara da toz kondurmayalar nasıl tezat yaşıyorlar. Riyakârlık mı, cahillik mi anlamış değilim..

  • Latif Salihoğlu

    1.11.2021 19:37:07

    Beş yüz sene aktar-ı alemde İslamın bayraktarlığını yapan Osmanlının hatalarına karşı olmak başka, Osmanlıya düşmanlık başka. Hem, düşmanlık neden? Biz hatalarını savunmuyoruz ki. Yeri geldiğinde şahsi hataların tendikidini de yapıyoruz zaten. Ama, asıl konu düşmanlık meselesi. Sadece Osmanlı hanedanına düşmanlık değil; medreselere, zaviyelere, camilere, milyonlarca kitaplara-eserlere, hatta binalardaki kitabelere varıncaya kadar Osmanlının her şeyine düşmanlık yapılmış. Niçin? Onların İslama olan hizmetinden dolayı değil mi? Hem, 18. Lema'yı dikkatlice okursak, Osmanlıların 500 yıllık hizmetine dair Hadis-i Şerif'in mucizane ihbaratını da görmüş oluruz.

  • Hasan Yüksel

    1.11.2021 15:33:21

    ‘Bu nokta-i nazardan bakarak diyebiliriz ki, Osmanlıya düşmanlık, İslâma düşmanlık hesabına geçtiği gibi‘ ifadesi çok keskin bir ifade olmuş. Osmanlı’nın islama aykırı çok icraatı da vardı. Ayrıca ilğm fen anlamıbda Osmanlı dönemi islamın gerileme dönemidir. Osmanlı Hanedanı özellikle son dönemde Avrupai yaşayan elit bir aileydi. Siyah beyaz bakmamalı düşüncesindeyim. Saygılarımla…

  • Ali R. Yardimoglu

    1.11.2021 09:21:47

    Misaller çoktur, işte Japonya, hem kendi alfabesini kullanır, hem latin alfabesiyle de aşinadır, Rus' da öyle, Cyrillic harflerini halen kullanir, latin harfleriyle de okuyup yazanı çoktur, hem Qur'an harfleri, hem Farscadan da gelen ek harflerle, ç, p, gibi, zenginleşmiş Osmanlı alfabesi, devam edebilirdi, binlerle eser okunabilirdi, ve ilave latin harfleri de öğrenilebilirdi, fakat niyet menfii idi, sorun burada.....

  • Ferhat ardıç

    1.11.2021 00:58:24

    Zındıka komitesi planlarını hayata geçirdi hala dimdik ayakta durmaya devam ediyor geri kalan insanlar basit bir emir eri onlara verilen talimat neyse onu uyguluyor bakalım ne olacak bundan sonra daha hangi oyunları oyna caklar .

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı