Fevkalâde zorlu geçen Balkan Savaşları’ndan hemen sonra, Osmanlı ordusunun ıslâh ve modernize edilmesi maksadıyla dâvet edilen Alman General Liman Von Sanders, emir ve komutası altındaki 42 kişilik subay grubuyla birlikte İstanbul’a geldi.
Evet, hiç şüphesiz Osmanlı ordusunun yenilenmeye ve modernize edilmeye ihtiyacı vardı. Ne var ki, uzun zamandır bu meyanda herhangi bir teşebbüste bulunulamıyordu.
Tabiî, kolay değildi; zira, en ufak bir değişiklik söylentisi bile askeri rahatsız ediyor, bazı paşaları isyan noktasına kadar getirebiliyordu.
Oysa, orduda yeni bir düzenleme yapmaya şiddetle ihtiyaç vardı. Çünkü, bu ordu çok uzun süreden beri katılmış olduğu savaş meydanlarından hep mağlûbiyetle ayrılıyordu. Neredeyse 200 yıldır devam edip gelen bu mâkus talihi bir şekilde değiştirme cihetine gitmek gerekiyordu.
İşte, başta Enver Paşa olmak üzere, ordunun ileri gelenleri bu yönde ciddî bir teşebbüste bulunmak istediler. Bilhassa, 1911’deki İtalyan Harbi, 1912 ve 13’teki Balkan Harpleri’nde yaşanan perişaniyet, orduda yeni bir düzenleme yapmayı zarurî kılmıştı.
Nihayet, Osmanlı ordusunun komuta kademesi bu işe karar verdi ve Almanya ile özel bir anlaşma yaptı.
Bu esnada, ordudaki yaşlı subayların emekliye sevk edilmesi ve ordunun genç- leştirilmesi de gündeme geldi.
Hiç çekinmeden, bu uygulamaya da gidildi. Binlerce subay emekliye sevk edildi. Ne var ki, bu konuda tam isabet kaydedilemedi. Çünkü, ileri yaşta olsa da, bazı subaylar cidden aktif, dinamik ve hepsinden önemlisi büyük tecrübe sahibiydi.
Onların kritik bir zamanda emekliye zorlanması, Osmanlı ordusu için büyük kayıp oldu.
Genç subayların, I. Dünya Savaşı’nda canla başla mücadele etmesine rağmen, muhtelif cephelerde mağlûp düşmesinin bir sebebi de, harp sanatında tecrübe sahibi olmamalarıydı.
***
Otto Von Liman, 1855 yılında Stolp’da dünyaya geldi. 1884 yılında orduya kaydoldu. 1911’de Tümgeneralliğe yükseldi. 1913 yılında ise, Türkiye’deki Alman askerî heyetinin başkanı olarak İstanbul’a geldi.
Yapılan anlaşma gereği, Orgeneral rütbesiyle Osmanlı ordusunda yapılacak olan reform hareketinin başına getirildi. Aynı zamanda, karargâhı İstanbul’da bulunan I. Ordu Kumandanlığı ile Yüksek Askerî Şûrâ üyeliğine atandı.
Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılında mareşalliğe de getirilen Liman Paşa, Çanakkale Muharebeleri esnasında (1915), bölgede teşkil olunan 5. Ordunun Komutanlığı’na getirildi.
Mareşal Liman Von Sanders, Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, yani 1917-1918 yıllarında bu kez Filistin Cephesi’nde IV., VII. ve VIII. ordulardan oluşan Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığı’na getirildi.
Eylül 1918’de Filistin Cephesi kaybedilince, kuvvetlerini Halep’e kadar geri çekti.
Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı, bilahare M. Kemal Paşa’ya devredildiyse de, herhangi bir galibiyet vuku bulmadığı gibi, bölgede çöküş üstüne çöküş yaşanmaya devam etti.
Liman Paşa, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından (30 Ekim 1918) hemen sonra, emri altındaki diğer Alman subaylarla birlikte Türkiye’den ayrıldı.
1929 yılında Münih’de ölen Liman Paşa’nın iki-üç adet hatıra kitabı var. Bunlardan biri de “Türkiye’de Beş Sene” ismini taşıyor.
***
Yüz yılı aşkındır, Liman Paşa’nın Türkiye’ye gelişi ve Osmanlı Ordusu’nun 1911-1918 yıllarındaki mağlûbiyetleriyle ilgili tartışmalar yaşanıyor.
Osmanlı Devleti’nin sırf bunların yüzünden savaşı kaybettiğini savunanların yanında, 600 yıllık bir devlet için yaşanan mağlûbiyetlerin bir mukadderat olduğunu ve zaten ordunun yaklaşık 200 yıldır hiçbir savaşı kazanmadığını savunanlar da var.
Tarihe sürekli tenkit nazarıyla bakmak ve bir tarafı şiddetle suçlamak yerine, olup bitenlerden bir ders-i ibret çıkarmaya çalışmak, şüphesiz daha sağlıklı ve çok daha isabetli olur.