İman, dünya ve ahiret hayatı ve saadetinin kaynağı olduğu için sonsuz kıymettedir.
İman, insanın ebediyyet duygusunun teminatıdır. Bu kıymet ve önemde olan “iman kurtarma” hizmeti dünyevî değerlerle kıyaslanmamalıdır. İmanı kurtarma, muhafaza etme ve gelecek manileri defetme hizmeti hiçbir şeye alet edilmemeli. Olmazsa olmazı iman kurtarma olan Risale-i Nur dâvâsının bu önceliği ana esastır.
Başta, “saffı evveller”, kudsî imân dâvâsı gönüllülerinin, «Bütün makasıd-ı hayatiye içinde en büyük, en mühim maksatları, nurlu Sözler vasıtasıyla Kur’âna hizmet, dünya hayatının netice-i hakikiyesinin ve dünyaya gelmekteki vazife-i fıtriyelerinin (yaratılış vazifesi) en mühimi, hakaik-i ima-niyeye hizmet olduğunu telâkkileridir.(anlamaları)» hakikatinin sürdürülmesidir. (Barla Lâhikası sh: 21)
Dünyadaki bütün muazzam meselelerden daha büyük olan bu “sahabe mesleğinde” asla kuvve-i mâneviyeyi kırmadan ve ümitsizliğe düşmeden kendi îmanını muhafaza, Ehl-i imanın imanlarına yardım ve muhafaza etmek gayretinden taviz vermeden hizmete devâm etmek.
İman hizmetinin hiçbir şeye alet olmadan rızayı İlâhiyi esas alarak, ihlâsla hayata yardım etmesi lâzım. Bunu bozacak en tehlikeli maninin birisi siyaset topuzudur. Dost, düşman ayırmadan, tarafgirliğe girmeden imân hizmetini ifa etmek önemli bir hizmettir. (Şualar sh: 393)
Tahribatın, tamire üstün gelmesi için bütün plân, oyun, tuzak, hile ve propagandanın yapıldığı bir asırdayız. Bunun için iman hizmeti en önemli tercih olmalıdır. Bu da; sabır, müspet hareket, meşruiyet, sadakat, istikamet ve dirençle mümkündür. Muhatapları takdir, teşvik, yardım, devamlı irtibatla sadece “iman nuru” tebligatına odaklanmak. İman hizmetini sürekli aksiyoner olarak tutmak. İman nurunun, iki hayatın temel esası olduğu gerçeğiyle yaşamak.
«Her şakirdin vazifesi, yalnız kendi imanını kurtarmak değil belki başkasının imanlarını da muhafaza etmeye mükelleftir. O da hizmete ciddî devamla olur.» (Kastamonu Lâhikası sh: 202) düsturu hizmet ehli için, hem yol haritası hem de şahsî hayatların vazgeçilmezi olmalıdır.
“Zaman iman kurtarma zamanı” olduğu tespit ve tahlilini; maksada uygun olarak beyne kodlayan bir anlayışı sürdürmek. Her türlü zorluğa karşı hizmete odaklanmak. İmanın önemini, imansızlığa sevk eden sebeb ve neticelerin dehşetini ortaya koyarak delilleriyle izah etmek.
Risale-i Nur cazibesi, ikna edici düsturları, bu asırdaki insanların anlayışına en uygun, kolay ulaşabileceği bir kaynaktır. Bu öne çıkan önemi dolaysıyla Risale-i Nur’ la imana hizmet etmenin dünyada Cennete hayatının kokusunu hissettiren bir lezzeti tattırdığına dikkati çekmek.
Fen ve felsefenin dalâletle bozduğu kalblerin ve zedelenen imanların yegâne çaresi iman nurudur. Kalblerin ıslahı, imanlar kurtulması siyaset ve fenlerle değil iman nuru ve hizmetiyle olur. Aksi davranışlar, kâfirleri münafık derecesine indirir. Münafık, kâfirden daha fenadır. (Lem’alar sh: 104)
«Biz, imanı kurtarmak ve Kur’âna hizmet için, Mekke’de olsam da buraya gelmek lâzımdı. Çünkü en ziyade burada ihtiyaç var.” (Emirdağ Lâhikası-I sh: 195) mesajını çok çok iyi okumak gerek.
Olumsuzluğun alâmetleri olan, tarafgirlik, adavet, ötekileştirme, peşin hüküm ve münakaşaların yerine, insanlığın en hayati meselesi olan iman hakikatlerini saadetinve İslâmın esas bağı ve kardeşliği olan iman hakikatlerine mesaileri ve hayatı vakfetmek!» (Emirdağ Lâhikası-I sh: 8)
Netice olarak: Risale-i Nur’un ve Nurculuk hareketinin en birinci ve asıl vazifesi; tahkiki imanı hayatın düsturu yapmak. Doğrudan iman kurtarma hizmeti ve iman hakikatlerini tebliğ ve neşriyatı haricinde kalan sair sosyal hizmetler de; okul, cami yapmak, yurt, şirket açmak, ticaret, gıda yardımı, gazete, dergi çıkarmak, seminer, konferans vermek ve hizmetler, içtimai çalışmalar ve tüm organizelerin esas amacı bu olursa maksada daha iyi hizmet edilmiş olur.