Yaşar Bey: “İslam hukukunda mirasta kıza bir, erkeğe iki veriliyor. Adalet bunun neresinde? Her birisine ikişer hak veren Medeni hukuk, daha adil değil midir?”
Kadının hakkı korunmuştur
İslam hukukunda önce kadının hakkı korunmuştur. Sonra ve ikinci sırada erkeğin hukuku dikkate alınmıştır. Çünkü kadın erkeğe emanet edilmiştir. Erkek bu emanet sebebiyle mahşerde hususi bir sorguya alınacaktır. Kendisine emanet edilen bu kadının hakkını ve hukukunu gözetip gözetmediği meselesi erkeği mahşerde terletecektir.
Mesela iki eşi bulunan erkeğin mahşerde işi zor. Eğer iki eş arasında adalet etmezse vay başına gelene… Peygamber Efendimiz (asm) buyurur ki: “İki eşi olup da birine tamamen meyledip diğerini ihmal eden kimse, kıyamet gününde, bir yanı felçli olarak gelir.”2
Mirasta olsun, diğer hukuki meselelerde olsun İslam’da adalet elbette vardır. Ama kimi zamanlarda -asrımızda olduğu gibi- bazı medenî algılar ve zamanın ilcaatı öne geçiyor ve İslam’ın hikmetini -maalesef- anlaşılmaz kılıyor.
Kadının Hukuku
Meselemize dönelim… Erkek babasından iki aldı, kadın da babasından bir getirdi. Erkek ikinin birisini hiç dokunmadan karısı için tahsis edecektir. Elinde kendisine ait sadece “bir” kalacaktır. Çünkü karısını Allah için emanet almıştı. İkinin biriyle de kalmadan, bütün dünyevi masraflarını karşılamak, ömür boyu bütün ihtiyaçlarını görmek üzere manen söz vererek kadını kendine helal kılmıştır.
Bu bir mesuliyettir. Erkeğin babasından getirdiği buna yetmeyebilir tabi ki. İslamiyet’e göre bu sembolik bir orandır. Yetmezse kendisi takviye edecektir. Yani baba-evinden getirdiğinin yarısını Kur’ân’ın emriyle kendine tahsis ettiğin karın için, artık sen ömür boyu sorumlusun. “Bu kadını aç ve açık bırakma, kadının bütün ihtiyaçlarını gör, kadının dünyevi ve uhrevi bütün hukukunu mahşere gelene kadar koru!” demektir bu.
Elbette bu helalliğin erkeğe yüklediği bir bedel olacaktı. İşte bu bedelin sadece mehir olmadığı anlaşılıyor. Malum, erkek kadını kendine helal kılarken, kadının şahsına mehir de ödemesi gerekiyor. Mehir o kadar önemlidir ki, İslamiyet bunu, ola ki sevgi, şefkat ve aşk ekseninde unutulur da kadının hukuku bundan zarar görür diye kadının veya kadının ev halkının rızasına bırakmamıştır. Eğer nikah anında mehirden söz edilmemişse bile, problem yok; kadın “rayiç mehir”, yani “misil mehir” almayı hak eder.
Erkek Sorumluluk Almıştır
Misil mehir veya rayiç mehir: evlenen kızın akrabalarına ve kendi dengi olan kızlara, yani her bakımdan kendi konumunda bulunan kızlara ödenen mehirdir. Yani eğer anlaşma veya sözleşme yapılıp iş bitirilmemişse, bir kız, müstakbel kocasından kendi dengi olan kızlar ne alıyorsa, bir mislini mehir olarak almayı hak eder.
Dolayısıyla mirasta erkek babasından getirdiği “bir” ile ortada kalakalır. Oysa bir kocasından almış olan kız, bir de babasından almış ve “iki” orana sahip olmuştur. Ve bu “iki oranın” tüm mülkiyeti kıza aittir. Kız dilerse, bunu kendi adına ilanihaye muhafaza edebilir. Aile harcamalarına karıştırmayabilir. Bu oran da -mehirde olduğu gibi- kızın özlük hakkının karşılığıdır. Koca bunu aile harcamalarına karıştırması için karısını zorlayamaz, karısına baskı yapamaz. Kadın bu meyanda özgür hareket eder.
Görüldüğü gibi mirasta da kadın korunmuş, erkek ise sorumluluk almıştır.
Dipnotlar:
1- Asa-yı Musa, s. 39
2- İbn-i Mace, Nikah, 47; Mişkâtü’l-mesabih, 2/196