"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeis hastalığı

M. Fahri UTKAN
14 Nisan 2019, Pazar
Birçok kişiden özellikle gençlerden duyduğumuz bazı cümleler: “Bu sınavdan geçeceğimi hiç sanmıyorum.” “Bu sınavdan da düşük bekliyorum.”, “Okulu bitirmek bir dert, iş bulmak başka bir dert.”

Meselâ bir doktor, “Sizi korkutmak istemem, ama hastanın ömrü çok uzun sürmez” vs.

Buna benzer yine gençlerin ekseriyetinden duyabileceğimiz şu sözler: 

‘Kısa hayatım boyunca çok sıkıntı ile karşılaştım. Pes etmemem gerektiğini biliyorum, fakat bazen ümitsizliğe kapılıp geleceğime karamsar bir şekilde bakıyor ve huzursuz oluyorum... 

İnsanlar niçin ümitsizliğe düşer? Ümitsizlik bir hastalık mıdır, hastalıksa tedavisi nasıl olmalıdır?

Önce ümitsizlik nedir ona bakalım.

Ümitsizlik, diğer bir deyişle “Yeis”; çeşitli sebepler yüzünden bir şeyin, durumun istendiği şekilde sonuçlanmayacağını düşünmek, bunun sonucu olarak da karamsarlığa kapılmaktır.

Kişiyi ruhî bir zindana sokar ve hapseder. Sırtta taşınması istenen ağır bir yük gibidir. Üstelik indirilmesi de pek mümkün gözükmez. Genellikle dersler, aile içi hayat, sosyal çevre gibi konularda da hissedilir. 

Yeis-ümitsizlik kişinin ruhunda karışık hisler oluşturur. İnsanın manevî kuvvelerini, hislerini kırar, zayıflaştırır ve sonucunda da suizanna (kötü düşünceye) sebebiyet verir.

 “Zindan-ı atalete düştüğümüzün sebebi nedir?” Bu soru Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ne sorulan bir sorudur. Bu soruya karşılık verdiği cevabında; “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir (binek). İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis rast gelir. Kuvve-i mâneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı “Ümidinizi kesmeyiniz.” 1 

Yukarıdaki soru ve cevapta almamız gereken derslerle özellikle ilk olarak sorudaki zindan kelimesinin seçilme sebebini açıklamak gerekir her halde.

Zindan: Genellikle eski çağlardaki karanlık, izbe ve yer altında bulunan ve suçluların konduğu hapishanedir. Bildiğimiz zamane hapishaneleri ile karşılaştırıldığında, daha zor, kötü, fena şartları olan yer olarak kabul edilmiştir.

Atalet ise: İşsizlik, tembellik, durgunluk, uyuşukluk anlamlarındadır.

Burada Üstad Said Nursî’nin, “zindan”’ı, “hapishane” kelimesi yerine, ataletin, uyuşukluğun ve tembelliğin çok kötü ve içinden çıkılması çok zor olan bir kavram olduğunu belirtmek için, kullanmış olduğunu kabul edebiliriz.

İlk olarak, “Niçin uyuşuk ve tembel bir vaziyetteyiz?” sorusuna verilen cevapta: İnsan hayatı çeşitli işler ve davranışlarla sürüp gider dedikten sonra; hayatımızı bu şekilde güzelce sürdürecek kuvvetin ise, şevk ve motivasyon olduğunu söylemektedir. Yaşadığımız sürece gayret içinde olup hayat karmaşasına ve mücadelesine çıktığımızda, birinci ve en şiddetli düşmanımız ümitsizlik olduğundan bahsedilmekte ve ümitsizliğin insanın, manevî duygularını ve moralini bozduğu ve yaşamak şevkini dinginliğe sürüklediğini öne çıkarmaktadır. Bahsedilen bu ümitsizlik (yeis) hastalığına -düşmanına- karşı Kur’ân’ın “Ümidini kesmemek” prensibini uygulamak gerektiğini, ne zaman, hangi konuda olursa olsun hemen Allah’ın o konudaki bir emrini veya sevgili Peygamberimizin (asm) bir davranışını hatırımıza getirip bir çıkar yol bulmak gerektiğini söylemektedir. Yani, hiçbir zaman ümidimizi kesmeyip, hayatımızı ümitsizlik zindanında hapsetmemeliyiz.

Yine Külliyatta gördüğümüz şu olaya ta 1940’lardaki liseli gençlerin ümitsizliğine bakın ki; Üstad’a gelmişler, “Bize Hâlık’ımızı tanıttır; muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar” demişlerdi. 

Bu durum hem bir ümitsizliği hem de bir paradigmayı göstermektedir. Buna karşılık Üstad da hemen “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.” diyerek ümitsizliklerini gideriyor.

Nefsin ve şeytanın en etkili desiselerinden biri ümitsizlik / yeis’tir. Bu özelliği kullanarak, ilk olarak insanların Yaratıcı ile  bağını koparmaya çalışırlar. Sonra tembelliği netice verir. Gelecekten ümidi kestirip huzur ve mutluluğu bozar. 

Kişilerde böyle olduğu gibi milletlerin de en muzır bir hastalığıdır ve terakkiyi / gelişmeyi engeller.

Ümitsizliğin çaresi başta iman, özellikle kadere imandır. İkincisi de yukarıda bahsedilen “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz” 2 âyetini ve üçüncü olarak, “Tamamı elde edilemeyen bir şeyin tamamı terk edilmez” 3 hadîsini rehber edinmektir.

Bediüzzaman, Hutbe-i Şamiye adlı eserinde: “Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâmın kalbine girmiş. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş... ve devamında ise, “insanları canlandıran emeldir, öldüren yeistir!” diyerek güzel bir hülâsa yapmıştır. 

Ayrıca Üstad, şunu rehber edinmemizi de ilâve ediyor; “Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sâdâ İslâmiyet’in olacaktır.”

Dipnotlar:

1- Zümer Sûresi, 53. 

2- Zümer Sûresi, 53. 

3- Keşfü’l-Hafa, 2:196, No, 2258.

Okunma Sayısı: 4550
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı