Bütün dünyada vatandaşlar İsrail’i kınarken, devletler İsrail’e ihracatına devam etti. BMGK kınama ve ateşkes kararları çıkmasına rağmen İsrail katliamlarına devam etti.

İsrail’in katliamlarına başladığı günlerde Başbakanı Netanyahu, Arap liderleri tehdit ederek, “Çıkarlarınızı, iktidarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız. Sessiz kalın!” demişti onlarda bugüne kadar sessiz kaldılar ve kalmaya da devam ediyorlar!

60’a yakın Müslüman devletin yapamadığını Güney Afrika yaptı ve Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine “soykırım davası”sı açtı. Dâvânın ilk ara kararında İsrail artık bir ‘soykırım şüphelisi’ haline geldi. İsrail’in Gazze’deki soykırımı engellemek için tüm önlemleri almasının zorunlu olduğu kararı çıktı. İsrail’e ilk şamarını da attı.

Geçtiğimiz günlerde TÜİK’in açıkladığı ihracat veri tabanına göre, Türkiye İsrail’e et, balık, süt, yumurta vs. göndermenin yanında en çok da demir çelik gönderdiği açıklanmıştı. Çelikte rekor kırılmış, barut, patlayıcı maddeler de gönderildiği ortaya çıkmıştı. Ulaştırma Bakanı da İsrail’e günde ortalama 8 geminin gittiğini açıklamıştı.

***

Kılıç, pala, süngü…

TÜİK, Türkiye’den İsrail’e silah satışına ilişkin haberler üzerine açıklama yapmış. Meğer harp mühimmatı ve silahı gönderilmemiş, tabancaların aksam ve parçaları ihraç edilmiş! Açıklamada, “Haberlerde bahsi geçen silah ve mühimmata ilişkin ürünler 9303 tarifesi altındaki ‘harp amaçlı olmayan ateşli silahlar’dan, 9305 tarifesi altındaki ‘rovelver ve tabancalara ait aksam ve parçalar’dan ve 9307 tarifesi altındaki kılıç, pala, süngü benzeri ürünlerden oluşmaktadır” denilmiş…

O zaman mesele yok mu denilmesi gerekiyor?!

Bir taraftan İsrail’in ürettiklerini boykot edeceksin, bir taraftan ticaretine ara vermeden devam edeceksin… Samimiyet böyle olmaz!

***

Sorular cevap bekliyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir dönem metin yazarlığını da yapan Yeni Şafak Gazetesi yazarı Aydın Ünal, 8 Aralık 2023 tarihinde Yeni Şafak’taki yazısında, “Gerçek olan şu ki, İsrail Gazze’de bebekleri öldürürken, bazı Türk firmaları gemilere ürünlerini doldurmuşlar ve İsrail limanlarına yollamışlar. Örneğin Kasım ayında Türkiye’den İsrail’e 44 milyon dolarlık çelik, 41 milyon dolarlık çimento, cam, seramik ve toprak ürünleri, 24 milyon dolarlık demir ve demir dışı metal, 30 milyon dolarlık elektrik ve elektronik ürünü, 1,3 milyon dolarlık fındık ve fındık mamulü, 15,4 milyon dolarlık hazır giyim ve konfeksiyon ürünü, 18,3 milyon dolarlık hububat ve bakliyat, 41,6 milyon dolarlık kimyevi madde, 8 milyon dolarlık makine ve aksamı, 6 milyon dolarlık meyve ve sebze ihraç edilmiş” derken şu soruları yöneltmişti:

“İsrail’e geçen ay 302 milyon dolarlık ürün satanlar kimler, bunları taşıyanlar kimler? Dini ile para, vicdanı ile para, vatanının bağımsızlığı, milletinin güvenliği ile para arasında kalıp parayı tercih edenler kimler? Market ürününü, kahveciyi, hamburgerciyi, kolacıyı boykot ederken, İsrail’e nefes veren firmaları tanımak hakkımız değil mi? Kurt ile avlayıp, çoban ile ağlayanları bir görsek, bir tanısak. Hayırlara vesile olmaz mı?” diye birçok soru sormuştu.

Bu sorulara şimdiye kadar cevap veren olmadı ama resmî rakamlara yansıdı.

Peki, sorulara verilebilecek cevap var mı? Yoksa bir köprü üzerinde İsrail protesto edilirken, köprü altından ihracata devam mı edilecek?