920 yıllarında Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han’ın (Müslüman olunca Abdülkerim Satuk Buğra Han) İslâma girişiyle Türkler İslâmın bayraktarı olmuş, Osmanlı’nın sona erdiği 1920 (BMM’nin açılışını esas alırsak) bin sene milyonlar şehid ve gaziler vererek İslâma bayraktarlığı sürmüştür.
Bediüzzaman “bin senede İslâm taifelerinin birkaç aşiretinin (Türk ve Türkleşmiş milletin) kalbinde yerleşen iman ve itikad cihetiyle, rûy-i zeminde yüz mislinden ziyade devletlere, milletlere karşı imanından gelen bir kahramanlıkla, İslâmiyet ve kemalât-ı maneviyenin bayrağını Asya ve Afrika’da ve yarı Avrupa’da gezdiren ve “Ölsem şehidim, öldürsem gaziyim” deyip ölümü gülerek karşılamakla beraber” (Hutbe-i Şamiye Arabi Hutbe-i Şamiye’nin Zeylinin Kısa Bir Tercümesi, s. 73) İslâm dünyasının bir kumandanı olmuştur.
“İşte ey ehl-i Kur’ân olan şu vatanın evlâtları! Altı yüz sene değil belki Abbasîler zamanından beri bin senedir Kur’ân-ı Hakîm’in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup Kur’ân’ı ilan etmişsiniz. Milliyetinizi, Kur’ân’a ve İslâmiyet’e kale yaptınız” (Mektubat, (26 Mektup, s 555, yeni tanzim) mesajı vardır. Çünkü tarihe şan veren mazimiz, Kur’ân’a ve İslâma hizmetiyle, şehid ve gazilerimizin cihad meydanlarında, at üstünde Allah kelâmını cihana duyurmak sevdasıyla kahramanlıklarıyla yadedilmektedir.
İşte böyle bir ecdadın torunları olan bizler atalarımızdan geri kalmamalıyız.
Sözlerimi yine Risale-i Nur’dan şu harika cümlelerle tamamlamak istiyorum:
“Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim! Beşyüz senedir yattığınız yeter! Artık Kur’ân’ın sabahında uyanınız. Yoksa Kur’ân-ı Kerîm’in güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla, vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir. Kur’ân’ın mecrasından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa toprak gibi sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in saadet ve selâmet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana âb-ı hayat olan, hakikat-ı İslâmiye sularını akıtınız.”
(Risale-i Nur, Tarihçe-i Hayat, s. 158)
Malazgirt’te, Kosova’da, İstanbul’da, Çanakkale’de, Kore’de, Kıbrıs’ta, daha sayılamayacak kadar cihad meydanlarında sizler vardınız. Sizlere binler duâlar, saadet-i ebediyede Cennet bahçelerinde ölümsüz ve ebedî saadetler dilerim. Allah’ın cemâlini görmek, Resulullah’ın (asm) komşusu olmak, dünyadaki kahramanlıklarınızı anlatmak nasib olsun. Bizlere de şefaatçi olun milyonlar şehid ve gazilerimiz.
Bütün gazilerimizin GAZİLER GÜNÜ kutlu, ömrünün sonu mutlu, ahireti Rahmet-i İlâhiyenin lütfu ile ebedî saadet olsun.